125 entry daha
  • --- spoiler ---
    filmin sonundan başlayacak olursak, tayland'da gittiği masaj salonunda diğerlerinin aksine ana karakterin tam gözünün içine bakan 5 numaralı masörle tetiklenen lydia'nın kusması filmde aktarılan olayların ağırlığına verilen sağlıklı tepkidir (hayatına akordiyon çalıp komşularına sövüp sayarak da devam edebilirdi). film boyunca çalıştığı ve sonunda kaybettiği mayer'in 5. senfonisini anımsattı bu masör. daha öncesinde sağ eliyle manipüle ettiği/durdurabildiği zaman, yönettiği son orkestrada arkada görünen videolarla eşzamanlı gitmesini saylayan metronom kulaklıkla artık kontrolünden çıkmış, robot diye eleştirdiği cancel culture/sosyal medya toplumunda adeta bir robot olmuştur.
    filmde bir motif olarak labirent göze çarpar. ilk defa, uçakta açtığı vita sackville-west'in partnerinden ayrıldıktan sonra intiharla tehdit eden bir lezbiyen kadının konu edildiği challenge adlı kitabının ilk sayfasına film boyunca lydia ile romantik bir ilişkisi olup olmadığını anlayamadığımız ancak tarafından gönderildiğini anladığımız krista taylor tarafından çizilen labirent figürünü görürüz. sonrasında lydia, yanlış hatırlamıyorsam andris davis ile ettiği muhabbette shipibo-canibo kabilesinden bahseder. shipibo pattern denilen labirente benzeyen motifleri anımsatabilir bu muhabbet. son olarak da metronomun sesine kalktığında izlediğimiz sahnede görürüz bir labirent çizimi. krista ile tam olarak ne tür bir ilişkisi vardı net göremiyoruz ancak labirent göndermeleri bize yakın bir ilişkileri olduğunu ima ediyor.
    film boyunca lydia'nın sesler duyduğuna tanık olduk ve bunların gerçek olup olmadığını merak ettik. yine mi psikotik karakter diye sormadan edemedik. ancak yine davis ile ettiği bir muhabbette schopenhauer'in insanın kişiliğini ses hassasiyeti üzerinden değerlendirdiği anlatılıyor. (schopenhauer sese tahammülsüzlüğü yaratıcılık ve zeka ile ilişkinlendiriyor.) lydia'ya dönecek olursak, yatarken duyduğu alarm sesini komşunun lydia'yı yardıma çağırdığı sahnede tekrar duyuyoruz. ses onlardan geliyordur. ormandaki çığlık sesinin kaynağını göremiyoruz ancak filmde bazı sahnelerin rüya mı gerçek mi olduğundan da emin olamıyoruz. yani bana kalırsa duyduğu sesler halüsinatif değillerdi, kendisi en azından şizofreni değildi ki böyle olsaydı film çöp olurdu. yetti artık çünkü şizofreni plotları.

    dikkatle izlenmesi gereken, güzel bir film olduğunu düşünüyorum. izlerken elinde telefonla instagrama bakıp, yemek yenecek bir yapıda değil, olayların işlenişi ve akışı dolayısıyla takip etmek halihazırda zor. bir diğer kaydadeğer tarafı, eşcinsel baş-karakterin bu kez olaylarda mağdur dram objesi -en azından cinsel kimliği dolayısıyla- olmamasıdır -hatta zalim olabilir. elbette eşcinseller zorlu hayatlar yaşıyor, lydia ve partneri de açıldığından der spiegelvile birtakım takışmalar yaşanmış anladığımız kadarıyla ancak film bunu odağa koymamış. ana ya da yan karakterin lgbtq+ olduğu çoğu filmden odak olarak farklı oluşu önemli bir husus fikrimce. filmi tekrar izlemek gerekir daha net fikirler yürütmek için ancak film 2 saat 37 dakika... son olarak da cate blanchett'in oyunculuğu demek istiyorum.

    --- spoiler ---
40 entry daha
hesabın var mı? giriş yap