8 entry daha
  • "dönelim kiliseye. ilk hıristiyanlar, çoğunlukla ibranîler, azınlıkla yunanlı ve romalılardı. müzikleri de kendilerine en yakın kaynaklara dayanıyordu: kutsal yazılardan alınmış sözlerle birleştirip söyledikleri ilâhilere... bu ilâhilerin yalın melodileri, orta doğu uygarlıklarının, yunan ve roma'nın tek sesli ve günün geçerlikte olan halk havalarıydı. m.s. 325’te constantine, hıristiyanlığı roma’nın resmî dini olarak tamdı imparatorluğun merkezi istanbul oldu. bizans'ın dinsel töreni istanbul’da - ve kilise egemenliğinin öbür önemli yerleri olan roma, antakya, iskenderiye ve kudüs’te - gelişti. burada "gelişti” yerine "kalıplandı" sözcüğünü kullanmak belki daha uygun düşer. çünkü, dinsel tören müziğinin biçimlenmesi yolundaki çabalara, bilimsel bir tutumdan çok, sofuluğun dar görüşü açısından girişiliyordu. bu ara, halk müziğinin kiliseye daha çok sızmasına karşı girişilen savaş ve çalgıların dinsel tören müziğinde kullanılmasının önlenmesi bu tutumun başlıca belirtileriydi. törenlerde melodiler, kadın seslerinin asla katılmadığı bir koroyla söyleniyordu. halk müziği olsun, çalgılar olsun, puta tapıcılığın simgesi sayılıyordu. çalgılar kiliseye giremediyse bile, halk havalan tapmaktan içeri sızdı. milâno piskoposu ambrosius (m.s. 340-397) gibi saygın ve etkileyici bir din adamının bestelediği tören melodilerindeki halk çeşnisi, bu sızmalann çarpıcı bir örneğidir. halk müziğiyle kilise müziğinin hoş görülmeyen birleşmesi, papa gregor’u (m.s. 540-604) iyiden iyiye kaygılandırdı. bu kaygı gregor’u, bütün hıristiyan dünyasının kiliselerinde yapılacak törenleri birleştirme işine girişmeye götürdü. kilisenin tek sesli tören melodileri o günden bugüne, roma papası’nın adını taşır ve gregor melodileri, ya da saf şarkı (chant gregorien, cantus planus) diye tanınır. gregor, roma’da "schola cantorum'ü geliştirdi; hıristiyan dünyasının dört bucağına, tören müziğini birleştirme işini görsünler diye, şarkıcılar ve öğreticiler gönderdi; notalamada ”neuma”lardan faydalanılmasını sağladı. papa gregor’un birleştirme ve sınırlandırma çabaları, kilise müziğinde bilimsel çalışmalara yol açtı. frankların kralı charlemagne, gregor’un "tek bir müzik yoluyla tek bir kilise” inancına katılmıştı. onun egemenliği süresinde, frankların ülkesinde müzik çalışmaları ilerledi. alcuin (725-804) ses dizilerini "kilise makamları" durumunda düzenledi. hucbald (840-930) günün müziğinin durumunu anlatan de harmonica ınstitutione adlı kitabı yazdı. hoger’in onuncu yüzyıl başında yazdığı müzik el kitabı musica enchiriadis ise ilk çokses örneklerini, saf şarkının beşinci, dördüncü ve sekizinci (oktav) aralıklarla, koşut (muvazi) çizgiler durumda düzenlenişini, organum’u kapsıyordu. ıncil’deki bir geçitten, bu kelimenin "çalgı" alanıma gelen bir kelimeden türediği anlaşılıyor. nitekim, bir gregor melodisinin yukarda sözü edilen aralıklarda koşut olarak düzenlenmesinde ek seslerin (vax organalis) baş ses (vax principalis) olan gregor melodisinin altında, orga ya da başka bir çalgıya verildiği de oluyor du. görülüyor ki yasak sökmemiş ve çalgılar kilise kapısından içeri girmiş, bu ara org yedinci yüzyılda kilise yöneticilerinin de hoş görmeye başlamasıyla, dinsel törenlerde koronun sesini desteklemek amacıyla kullanılmaya başlanmıştı.

    din dışı uzanımlar doğrudan doğruya gregor melodilerinde de görülüyordu. tropus ve sequentia bir gregor melodisine eklenen sözlere verilen addır. melodinin başma ya da ortasına eklenen sözlere tropus, sondaki "alleluia" melodisinin notalarına uydurulanlara da sequentia denir. önceleri bu ek sözler için kutsal yazılar kullanılırdı. fakat yavaş yavaş kutsallığın sınırlan aşıldı ve dindışı şiirler de gregor melodilerine sızdı. öylesine ki, hangi tropus ve sequentiaların kullanılması gerekeceğini belirtmek ve geri kalanlarını yasak etmek için kilise yöneticileri kararlar aldılar.

    onuncu yüzyıldan bu yana müzik artık, kilise duvarlan içinde gelişen, fakat evrimini dinsel kaygılann değil, dinle ilintisiz kişisel davranışların yönelttiği bir sanat dalı olmuştur."
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap