73 entry daha
  • şimdi diyelim ki şunun şurasında 30 yıllık ömrümüz kaldı (daha azı olursa tanrı'ya minnetdâr oluruz). yollarımız kesişti. iki mutsuzluktan bir mutluluk çıkar belki, dedik, başladık aynı bardaktan su içip, günlerin ekmeğini beraber yiyip yürümeye... gel zaman git zaman bir de bakıyoruz ki ayaklarımız bizi başka yollara sürüklüyor. anlıyoruz ki ikimiz de kukladan başka bir şey değiliz. ben iplerimi koparıp senin yoluna gitmek istesem hangi kuvvet beni sana getirecek? sanki kavuşsa ellerimiz, bir araya gelip kavrulsa tenlerimiz, o an, işte o an çat diye çatlayacak, ortadan ikiye ayrılacak dünya, sırf bizi ayırmak için... seni başka yere savuracak, beni başka diyâra... seninle olamayız rûhum... olduğumuzu zannederiz, sonra uykudan karnımızda bir ağrıyla acı acı uyanırız. bir araya gelsek acı çekeriz. ayrı olsak acı çekeceğiz. biz acı çekmeye mahkûmuz. benlesin, biliyorum. gitmeye mecâlim yok. ama gitmek zorundayım. adını dahi unutmak zorundayım. hiç olmamış gibi davranmaya mecbûruz. mutluluk çok uzağımızda. âvâre gemilere imrenip uzak diyarlarda mutluluğu aramaya heves etmiş vapurlar gibiydik. hâlbuki bizim hayatımızı idare eden tarifeler vardı. biz o tarifelerin dışına çıkamazdık rûhum. seninle âvâre gemiler gibi engin denizlerde gönlümüzce salınarak yüzemedik. kamburu sırtını tutmuş iki şehir hatları vapuru gibi her günki monotonumuzda asık suratlarımızı takınarak insanları taşımaya devam ettik, edeceğiz, etmeliyiz. "şuncacık 30 yılı gönlümüzce yaşayamadık," mı diyorsun, haklısın. haklısın, rûhum. ama hayat her zaman âdil değil, bunu sen de biliyorsun. buna isyan mı ediyorsun, etme rûhum. hem etsek de faydası olmaz. yazılmış olanı silecek bir silgi yok ki elimizde... uzaksın bana... ama beni tutan sensin, biliyorum. bırak gideyim, nolur...
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap