17 entry daha
  • vladikavkaz'a, gelmek için önce istanbul-tiflis uçağını... sonra tiflis-vladikavkaz minibüs dolmuşunu kullandım.

    dolmuşta uyurken... uğur abla'nın peşinden, kars'a giden bekir gibi gözümü açtığımda, bir de ne göreyim... 7 metre genişliğinde bir patikada, sağlı sollu dağların arasından geçerken... şöyle bir kafamı, camdan çıkartayım dedim de... hemen yanımızda 70 metre yüksekliğinde, dimdik tepelerin böyle tam da dibindeki, kar yağınca kapanan bir vadide olduğumuzu gördüm.

    patika çünkü, asla yenilenmeyen asfalt, tırların tepinmesiyle köstebek yuvasına dönmüştü. ve ben, bu ortamda bile uyumayı başardım.

    tekrar uyandığımda, lars sınır kapısı yakınlarındaki, kışın kurtların yuva yaptığı, yine asfaltın tırların tepinmesiyle, köstebek yuvasına döndüğü patika bir yolda, 150 metre uzunluğunda, lambasız, ışıksız, kapkaranlık bir tünelden geçerken, resmen mordor'u yaşadım.

    hayatımın en güzel çeşme suyunu vladikavkaz'ta, sürekli akan sokak çeşmesinden içtim. araç trafiğine kapalı, en işlek caddesinde, lenin heykelinin önünde, yolun tam ortasında, bedavaya saç traşı oldum.

    bir kadının elindeki makasla kesilen saçlarımın, akşam rüzgarıyla, şehrin tozuna, toprağına karışarak, vladikavkazlı olmasını seyrettim.

    bir kuaför dükkanı, instagram reklamı için yolun ortasına, iki berber koltuğu dikmiş... isteyenleri, parasız traş yapıyordu. amansız bir beleşçi olarak, bu fırsatı kaçıramazdım.

    şehrin ortasından geçen terek ırmağı kenarında, "hayattaki en yakın arkadaşım azerbaycanlı." diyen bir ermeniyle bankta oturup konuştum.

    bu şehirde, hostel şansım vardı. şu an iletişimim olmadığı için, çok pişman olduğum sayısız insanla tanıştım. hatta içlerinden biri, annesi ev alarak tc vatandaşı olan, bir arkadaştı. üvey babası da türk'tü.

    24 saat açık marketinde çalışan, özbek kasiyer ile dost oldum. 12 gecenin ardından, çok güzel anılarla, grozny şehrine gitmek için, dolmuşa doğru çok ama çok mutsuz bir şekilde yollandım.

    edit: (bkz: #160878940)
hesabın var mı? giriş yap