3786 entry daha
  • kelimeler ve şehirler ve bolca not

    san petersburg- petrol

    18. yüzyıl başlarında bölgeyi isveç'in elinden alan çar büyük petro tarafından adaşı aziz peter'e atfen (yok canım ne tevriyesi) sankrt-petersburg adını vermiştir. sscb döneminde adı leningrad olarak değiştirilen şehir sscb'nin çökmesidir ardından eski adına döndürülmüştür. peter yunanca kaya demek olup petrol bu kelime ile yine yunanca yağ anlamına gelen élaion kelimesinin birleştirilmesi ile oluşturulmuş türkçeye fransızcadan alınmıştır.

    not 1: ürdün'de bulunan petra antik kentinin adı da peter'in dişilidir. şehrin semitik dil konuşan sakinleri şehri raqmu diye anıyorlardı ve bu kelime rqm/oydu, işledi kökünden gelmektedir. arapçadan türkçeye alıntı rakam da aynı köktendir.

    nota not: bu şehrin akıbeti ile kuran'daki semud kavmi narativi arasında bir takım paralellikler mevcuttur.

    not 2: incil'e göre havari/aziz peter'in asıl adı simeon'dur. isa'nın ona ibranicede kaya anlamına gelen cephas (bunun değerli taş/mücevher anlamı geldiği de iddia edilir) adını verdiği ve incil'in yunancaya tercümesinds bunun petrus şeklini aldığı anlatılır. petrus balıkçı olduğundan deli petro fethettiği ilk kıyıda, bu tarihten önce rusya'nın denizlere erişimi yoktu, kurduğu ilk kente bundan sebep bu adı koymuş olsa gerek.

    nota not: kuran'ın tefsir ve mealindeki ilginç noktalardan biri gayy(a kuyusu) meselesidir. ilgili ifade meryem:59'da geçmekte olup elmalılı meali "sonra arkalarından bozuk bir güruh halef oldu, namazı zayi' ettiler ve şehvetleri ardına düştüler, bunlar da «gayya» yı boylıyacaklar" şeklindedir. diğer pek çok tefsir ve mealde ise cehennemde gayya adında bir kuyu olduğu şeklinde yorun yapılmış olup türkçedeki gayya kuyusu ifadesi de buradan çıkmıştır. burada şunu hesaba katmak gerekir ki arapça gayy kelimesi "akılsızlık, kandırılmışlık" ya da "kandırılarak düşülmüş kötü yol" gibi anlamlara da gelmektedir ve bu ayette cehennemdeki literal anlamıyla bir kuyudan ziyade akılsızlığa düşmek, kandırılmışlığa düşmek şeklinde bir anlam da mevcut olabilir.

    not 3: rusya'nın krasnodar şehri de yekaterinodar yani yekaterina'nın hediyesi adıyla çar petro'yu idolize ettiği bilinen çariçe büyük katerina tarafından kurdurulmuştur, burada hem çariçe hem de azize katerina'nın kast edildiği anlaşılır. şehrin adı ekim devriminden sonra krasnodar/kırmızıların hediyesi şeklinde değiştirilmiş ve pek çok örneğin aksine sccb'nin çökmesinin ardından eski adına döndürülmemiştir.

    not 4: rusya'nın yekaterinburg şehrinin adı ise büyük petro'nun karısı katerina'dan gelir. -grad yerine -burg'un kullanılması a) katerina'nın annesinin alman olduğu iddiası ve/veya b) petro'nun batı hayranlığı (türk batılılaşmasında fransız rus batılılaşmasında alman etkisi görülür, ilki daha kuvvetlidir) düşünülebilir. iki katerina karıştırılmamalıdır.

    sofya - felsefe

    felsefe türkçeye arapça'dan arapça'ya ise yunanca'dan ithaldir. filo (sevgi/sevme) ve sofia (bilgelik) anasırından müteşekkildir. bulgaristan'ın başkenti olan sofya ise adını şehirdeki azize sofya (aya sofya) kilisesinden alır.

    not 1: şehre adını veren kilise istanbul'daki adaşıyla aşağı yukarı benzer dönemde inşa edilmiştir. bu kilise de osmanlılar tarafından camie çevrilmiş 19. yüzyılda depremden sebep kullanılmaz hale geldikten sonra terk edilmiş, bulgaristan osmanlı'dan bağımlılığını kazandıktan sonra restore edilmiş ve 1998'de de ibadethane olarak kullanılmaya başlanmıştır. mimari açıdan istanbul'daki aya sofya veya benzer mimari gelenekten olan belgrad'daki aziz sava kilisesleri ile farklılığı dikkat çekicidir.

    not 2: istanbul'daki aya sofya'daki kullanımın bu azize ile alakasız olup bir hristiyan teolijisi terimi olan "kutsal bilgelik" anlamındadır.

    nota not: bu kutsal bilgelik kavramı yine hristiyan teolojisi kavramı theotokos ile de ilişkilendirilmektedir. hristiyan teolijisinin ilk dönemlerinde en ciddi meselelerden biri isa'nın yapısı idi. theotokos yunanca tanrı'nın annesi demek olup isa'nın tanrı yapısına doğuştan sahip olduğuna işaret eder. rahip nestorius 5. yüzyılda tanrı'nın bir insan tarafından doğrulamayacağını öne sürerek büyük bir kriz çıkardığında ilgili consülün efes'te toplanması da tesadüfi değildir zira efes'teki artemis tapınağı antik çağlardan beri 'güçlü bir kadın dini figür" anıtına sahipti ve bölgenin hristiyanlaşmasından sonra artemis'in kutsal şehri meryem ana ile ilişkilendirilmiş hatta bazı narativlerde meryem ana'nın bir dönem burada yaşadığı dahi iddia edilir hale gelmiştir, sözün özü nertosius maça deplasmanda çıkmış ve kaybetmiştir ve theotokos kavramı hristiyan, bilhassa ortodoks, teolojisinde kendisine sağlam bir yer edinmiştir.

    nota nota not 1: meryem ana'nın hayatının son dönemini yaşadığı rivayet edilen ev gününüzde ziyarete açıktır. papa vi. paul, ii. john paul ve xvi. benedict burayı ziyaret etmiştir. ev bir takım mental sorunlardan muzdarip olduğu anlaşılan alman bir kadının "vizyonlarından" yola çıkılarak keşf edilmiştir.

    nota nota not 2: biberiyenin batılı dillerdeki karşılığı olan rosemary gül-meryem demek değildir. çiçeğin adı latince ros-marinus'tan gelmekte olup deniz ıslakligi gibi bir anlam gelir. sırbistan'da düğünlerde kadinlarin bileklerine, erkeklerin ise yakalarına bu çiçeği takmaları adettendir. kaynak: https://youtu.be/luwcyld_zc0?si=w__aegyxbecbt14w

    nota nota nota not 1: outrage de out ve rage'in birleşimi değildir. kelime fransızcadan ithal olup latince ultra kökündendir ve "sınırı aşan şey" fikrinden bir anlam değişimi yaşamıştır ingilizcedeki anlam daralması ingilizceye yine fransızcadan ithal rage ile bir alakası oldugu sanılmasından gerçekleşmiştir.

    nota nota nota not 2: ingilizcesi lady-bug olan ve pek çok batı dilinde benzer şeklide anılan uğur böceğindeki lady meryem ana'ya matuftur. lady-bird kullanımı bugger'ın ingilizcede luti şeklinde karşılık verilebilecek bir anlama gelmesi nedeniyledir.

    nota nota nota nota not: bugger kelimesi balkanlarda yaşayan bogomillerin eşcinsel pratikleri olduğu yönündeki marufatın ingilizce'de bulgar kelimesi ile anılması ve sonrada doublet halini almasıyla gerçekleşmiştir.

    nota nota nota nota nota not: bulgar kelimesi türkçe bulga- karışmak, bulaşmak kökünden gelir. bulamaç da aynı köktendir.

    nota nota nota nota nota nota not 1: türkçenin bilinen ilk ayrımı ana türkçe ve ana bulgarca arasındadır. bu ana bulgarcanın ardıllarından sadece çuvaşça hayatta olup bu yönüyle türkoloji çalışmaları için ünik bir ehemmiyeti haizdir.

    nota nota nota nota nota nota not 2: sütlaç kelime anlamıyla sütten yapılan yemek anlamına gelse ve alıntı olmasa da tatlı türk mutfağına arap mutfaklarından alıntıdır. bununla beraber fırınlamanın türk mutfağına has olması düşünülebilir. aynı tarifin fırınlanmadan tarçın ve limon kabuğu eklemesi ile yapılan latin mutfakları tatlısı arroz con leche/sütlü pirinç aynı arap tatlısının latin mutfaklarına alınmış halidir.

    nota not: türk cami mimarisinde çok güçlü bir rum ortodoks kilisesinden etkilenmişlik vardır. her camide bir çeşit kubbe olması bunun en güçlü örneğidir.

    not 3: türkiye ve komşularından sadece iran ve gürcistan'ın başkentleri şu an bu devletlerin resmi dilleri olan dillerindendir.

    nota not: gürcüce şekli tbilisi olan şehrin tiflis şeklinde anılması türkçeye farsçadan alıntıdır.

    belgrad - kur

    belgrad, veya sırpça hali ile beograd, pek çok örnekleri olan beyaz-şehir isminin (bkz. akşehir, lefkoşa, viyana, casablanca/bayt'al-bayda (beyaz'ın dişil sıfat hali, peltek ses olduğu için türkçeye z şeklinde alınır bkz. ramadan-ramazan)sırpça hali olup bel/beo - grad anasırından müteşekkildir. slav dillerinde şehir anlamına gelen grad kelimesi ise proto-hintavrupaca gher- etrafını çevrelemek kökünden gelir. etrafı çevrelerin yerleşim fikrinden olduğu barizdir.

    kur yapmak anlamındaki kur ise türkçeye fransızca faire cour deyiminden geçmiş olup kelime fransızcada avlu, malikane, saray anlamına gelmektedir, faire cour'daki kullanımı ise ilgi duyulan kimseye saraydaki muamele gibi etrafında dört dönmek, yaltaklanmak fikrinden olmalıdır.

    not 1: ingilizce to court (aşağı yukarı aynı anlamlı) deyimi de bundandır.

    not 2: şehrin osmanlılarca fethinden sonra halkı istanbul'a iskan edilmiş olup belgrad ormanları diye anılan yerin adı buradan gelir. şehirde en erken 18. yy sonlarına kadar çok yuksek oranda müslüman olduğundan çukurçeşme gibi türkçe yer adlarina rastlanır. bu ahali sırbistan'ın bağımsızlığını kazanması sürecinde görece barışçıl yollar ile osmanlı topraklarına gönderilmiştir.

    not 3: sırbistan'ın büyük şehirlerinden olan krugajevac 18. yüzyılda avustuya yönetiminde iken bölgede meydana gelen "vampirzm" vakalarının vampir kelimesinin sırpçadan almancaya/lara geçmesini sağladığı iddia edilir.

    nota not: obur-vampir etimolojisi için (bkz: #125510702)

    guadalajara- hacer

    meksika'daki guadalajara ismini ispanya'daki adaşından almıştır. bu şehrin ismi ise arapça vadi al-hacire olup taşlı vadi gibi bir anlama gelmektedir. kelime bölümünde yazmamızdan anlaşılacağı üzere buradaki hacer arapçada taş anlamına gelen, hacer'ül-esved'deki, hacer olup kişi adı olan hacer bununla alakasız olmalıdır.

    not 1: hacer ibranice hagar isminin arapçalaştırırlmış hali olmalıdır. tevrat ve kuran hagar'ın mısır'dan geldiği konusunda uyuşsa da kuran habeşistanlı olduğunu da ekler. uzun yıllardır karısı sarah'dan (islami gelenekte sare şeklinde anılır) çocuğu olmayan ibrahim'in ilk çocuğu ismael'i (ibranice tanrı duydu) yaptığı ikinci karısının adıdır. sarah ibranicede prenses anlamına gelirken hagar'ın etimolojisi muğlaktır. yabancı, kaçış (muhtemelen arapça hcr/göçtü kökünden mülhem), ödülündür gibi anlamlar önerilmiştir. eski mısır dilinden olma ihtimali de gözardı edilemez.

    nota not 1: sonu -il ile biten pek çok işim ibranice/tevrat/kuran orijinli olup tanrı şunu yaptı benzeri anlamlara gelirler.

    rafael/refail - tanrı iyileştirdi
    samuel/şamuil - tanrı(yı) duymuş
    mikael/mikail - kim tanrı gibi(?)
    gabriel/cebrail- tanrı gücümdür

    benzer olarak bkz. elişeba (elizabeth/isabella) tanrı yemin(im)dir ya da tanrı'yı andım

    nota not 1: şamil ismi bilhassa kafkas kökenli vatandaşlarımızda yaygın olup sıklıkla şeyh şamil matuftur. burada şuna dikkat çekmek gerekir şeyh şamil'in adı esasen şamil değil şamuil'dir ancak belki de bu ismin kuran'da geçmemesinin de etkiyle umumen şamil halini almıştır.

    not nota not 2: ibranice gbr kökü arapça cbr kökünün dengidir. matematik terimi olan cebir'deki kullanımında kaçılmaz olan sonuçlar mantığından güç olabileceği gibi kelime anlamıyla zor demek olma ihtimali gözardı edilemez.

    bağdat - bahşiş

    bağdat ismi farsça olup bagh-dad/tanrı-verdi gibi bir anlama sahiptir. buradaki bagh ihsan eden, karşılıksız veren gibi bir kelime anlamına sahip olup bahş etmek, bahşiş gibi sözcükler bu köktendir.

    not: şehrin moğollarca yok edilen meşhur kütüphanesi olan bayt'al-hikma (hikmet evi) kaşgarlı mahmut'un divan-ı lügat'it-türk'ünde andığı ikinci kitabının da bulunduğu yer olabilir. kitabın moğollarca yok edilmiş olması yüksek ihtimaldir.

    bethlehem/beytüllahim - bekar

    filistin'in bethlehem/beytüllahim şehrinin adı arapça ve ibranicede morfolojik olarak denk olsa da aynı kökün bu diller içinde geçirdiği anlam değişimleri sonucunda arapçada et şehri ibranicede ise ekmek şehri anlamına gelmektedir. bununla beraber asıl dikkat çekilmesi gereken şudur ki şehrin milattan önce 15. yüzyıla dek uzanan isminin kenan tanrılarının metruk tanrılarından lahmu ya da lahamu'dan (adları yine aynı semitik kökten, bereket tanrı ve tanrıçası) gelmiş olması en kuvvetli ihtimaldir. arapça ve ibranice adlar uyarlama olmalıdır.

    alfabe bilindiği üzere semitik bir dil konuşan fenikeliler tarafından icat edilmiştir ve günümüzde kullanılan hemen her yazı formunda da harfler bu dildeki belirli kelimelerin sesleri temsili ile oluşturulmuş sistemin uyarlamalarıdır. büyük b harfi dikkat edilirse bir eve benzer ve bu tesadüf değildir. harf ibranicede beth, arapçada beyt şeklinde olan ev kelimesinin fenike dilindeki karşılığının ilk sesinden gelir.

    yunan alfabesindeki beta da bundan uyarlama olup müzik terimi olan bekar da italyanca orijinli olup b quattro/dörtgen b den gelmektedir. single anlamındaki bekar bunlar ile alakasızdır.

    not 1: benzer anlam değişimi için ingilizce meat (her nevi besin->et) önerilebilir.

    not 2: lahmacun arapça (hamur gibi) yoğrulmuş et gibi anlama gelmekte olup anlaşıldığı kadarıyla türkiye'de arap nüfusun bulunduğu yerlerde yenilmekle beraber istanbul'a 1950'lerde gelmiş ve ülke genelinde de bundan sonra taammüm etmiştir. künefe (20. yy ortaları olsa gerekir), şöbiyet (70'ler en geç 80'ler olsa gerekir), kısır (yine aynı zaman dilimi), humus (yine aynı zaman dilimi), falafel (90'lar) gibi pek çok yemek 20. yüzyılda suriye/levant mutfağından (belki bir kısmı bu mutfak kültürüne sahip olup türkiye'de bulunan şehirlerden taammüm yolu ile) türk mutfağına geçmiştir. türkiye'de yemeklerin suriye sınırına yaklaştıkça telezzüz etmesi tesadüf değildir.

    nota not 1: kısır kelimesi fasih arapça hali kesr (türkçeye ünlü dolgusu ile kesir şeklinde alınır) olan ve kelime anlamı kırık anlamına gelen kelimenin suriye arapçası varyantıdır. kırık bulgurdan yapılması sebebiyle böyle anılır.

    nota nota not 1: suriye ve lübnan'da daha ziyade tebbule diye anılan bu yemekte bulgur limon suyunda bekletilerek pişirilir ve çok daha fazla yeşillik kullanılır. yemeğin türk versiyonunda türk mutfağının temel bir karakteristiği olarak bulgur "pişsin" diye kaynar suda bekletilir. suriye/lübnan versiyonu, bana kalırsa, çok daha lezzetlidir.

    nota nota not 2: kuzey afrika orijinli kuskus da benzer mantıktan, kırpılmış hamurdan yapılmasından, arapça yansıma olarak ksms/kırpma sesi'nden gelir. yemek 16. yy'den beri fransız mutfağında da görülmeye başlandığından, türk mutfağının en geç 19. yy'de fransız mutfağından etkilenmeye başladığı bilindiğinden ve kuskus ifadesine türkçede ilke kez 1876'da rastlandığından türk mutfağına hangisinden alıntı olduğuna dair pek bir şey söylemek zordur.

    nota nota nota not 1: yine kuzey afrika orijinli şakşuka da muhtemelen yansıma seslerden arapçadır. bu yemek esasen türkiye'de menemen yunanistan'da strapatsada olarak anılan yemeğin kuzey afrika versiyonu olup bunların aksine acı biber, paprika, kimyon ve sarımsak gibi bazı eklelemeler ile yapılır. yunan versiyonu olan strapatsada taze kekik ve feta peyniri ile yapılır, ideal peynir ayarı yemeğe hiç tuz ilave etmeden tuzluluğu tuttracak kadar olmalıdır. üzerine çiğ zeytinyağı gezdirilmelidir. türkiye'de şakşuka olarak bilinen ve domates soslu sebze kızartması olan yemek mağrib yemeği olan şakşuka'nın adı korunarak yapılmış radikal bir yorumu olarak ortaya çıkmış olmalıdır.

    nota nota nota not: fransızca bon-fillet/iyi-fileto anlamına gelen bonfile terimi türkçeye has olup 20. yy başında istanbul'daki restoranlarda ortaya çıkmış olmalıdır.

    not 3: ortadoğu yer adlarından görülen beth/beyt ev; tel/tell tepe, tepe yerleşimi; ayn ise pınar, nehir anlamına gelir. bkz. tel-aviv, tell'es-sultan, ayn'al-arab, ayn calut vs.

    nota not 1: tarihi ayn calut muharebesi esasen adını aldığı yerden başka yerde gerçekleşmiştir. savaşın bu şekilde tesliyesi david-goliath/davut-calut narativine matuf olmalıdır.

    nota not 2: ayn arapçada kelime anlamıyla göz demek olup pınar anlamı ikincildir, benzer mantıktan bkz. farsça çeşm-çeşme

    nota not 3: türkiye suriye sınırında bulunan ve bir kısmı suriye bir kısmı türkiye'de kalan ceylanpınar/resulayn yerleşiminin bilinen en eski adı res ina olup isim süryanicede pınar başı anlamına gelmektedir. resulayn/reis'ul-ayn da arapçada aynı anlamdadır. yerleşimin ismi türkçeleştirilirken ceylan unsuru burada şu içen ceylanlar üzerinden verilmiştir.

    not 4: yemek adı olan beyti şef beyti güler'in adından gelir. beyti ismi arapçada kelime anlamıyla eve dair demek olmakla beraber pek çok örnekle beraber burada ev'den maksut islam peygamberinin ailesidir. isim bilhassa bulgaristan göçmeni alevilerde yaygındır.

    not 5: iki dine göre de isa bethlehem'de doğmuş olsa da çocuk yaşta yusuf ve bakire meryem onu nazareth/nasıra şehrine götürmüşlerdir. isa'dan nasıralı isa/jesus of nazareth diye bahs edilmesi veya hristiyan demek için nasrani denmesi bundandır.

    nota not 1: joshua ve jesus ve haliyle de yuşa ve isa isimleri esasen aynı isimlerdir. fonetik değişim zaman farkı nedenli olmalıdır.

    nota nota not: yuşa ismi islam dininde peygamber kabul edilen yahudilerin ilk kralı joshua'nın arapça/islami halidir. her ne kadar istanbul'da yuşa hazretleri tepesi adında bir makam bulunsa ve yuşa istanbul'un 4 koruyucu evliyasından sayılsa medfunun hakikaten o olmasının gerçekçiliği yoktur. semtin adı olan beykoz'un yunanca hieron oros/keşiş dağı olması burada zaten manevi açıdan mühim bir kimse medfun iken yuşa yakıştırmasının sonradan (17. yy) yapılmış olması gerektiğine işaret eder. neden yuşa'nın uygun bulunduğuna dair kayda değer bir veriye rastlanmadı, "yuğşa boyası" üzerinden bozulma önerilmiş ise de makul kabul etmek zordur, yuşa tesmiyesi tesadüfi olmalıdır.

    nota nota nota not: istanbul'un eyüp sultan semti de benzer bir hikayeye sahiptir. 1453'teki kuşatmada akşameseddin ordunun moralini yukarı çekmek amacıyla tarihi surların dışında ve günümüz eyüp sultan semtinin bulunduğu yerde eyüp sultan'ın mezarını bulduğunu duyurmuştur. eyüp sultan'ın burada medfun olduğuna dair hiçbir kayda değer kaynak olmadığı gibi hristiyan azizler cosmas ve damian'ın yatırlarının burada olduğu, bu yatırların bir ziyaret yeri niteliğinde oldukları ve nitekim buranın da kosmidion olan anıldığı bilinir.

    benzer şeklide kasyeri'de de şemun el gazi türbesi bulunur. şemun samson'un arapça/islami versiyonu olup, şemun naratvindeki bir ilginç fark samson gücünü saçından alırken şemun'un sakalından alıyor olmasıdır. anadolu'daki yatırlara evliya hikayesi yazmanın sevilen bir iş olduğu anlaşılıyor.

    nota nota nota nota not: şemun ve yuşa isimleri herhalde kuran'da geçmiyor olmasından sebep türkiye'de çok nadir görülen isimlerdir.

    not 6: fenike alfabesinden iki temel uyarlama yunan ve arami alfabeleridir. düşünülebilir ki; aradaki görsel ve yapısal farkın temel sebeplerinden biri bu alfabelerin yazıldığı kırtasiye olmalıdır. yunan alfabesi (ve kısmen buna mütealliken bundan uyarlama latin alfabesi vb.) tabletler üzerine yazıldığından daha köşeli iken arami alfabesi (ve kısmen buna mütealliken arap alfabesi vb.) deri üzerine yazıldığından daha az köşelidir. bu durum hangi taraftan yazılacağını da belirlemiş olabilir ama bu konularda kesin konuşmak zor takdir edersiniz ki.

    bonus: https://youtu.be/3rkxsgkhb9u?si=kuoqtxekhfllcxou

    bu meshur gospel tevrat'taki joshua'nın jericho'yu fethini anlatır. belirtmek gerekir ki tevrat'ta işaret edilen yerde ve zaman diliminde bir mubarebe gerçekleştiğini gösteren herhangi bir arkeolojik bulguya rastlanmamıştır.

    milano - meydan

    milano ismi latince medio-lanum'dan kısalmadır. medio'nun ortası anlamında ve latince olduğu pekala açık ise de lanum için iki ihtimal vardır: a)planus (latince ova) ve b) kelt dillerinden lan- kökünden tapınak anlamında.

    farsça meyan ve medyan kelimeleri de aynı hint-avrupa kökündendir.

    not 1: kelime ukraynacaya kırım tatatcasından geçmiştir, kırım tatarcasına türkçe'den geçtiğini tahminde beis yoktur.

    nota not: ukrayna'da neo-nazi grupların büyük güç kazanmasına yol açan euro-maidan olaylarındaki maidan da bu meydandır.

    not 2: şehrin iki büyük kulübü olan ac milan ve inter milan arasındaki derbi olan derby della madoninna adını şehrin meşhur katedralinin tepesindeki meryem ana heykelinden alır. madoninna italyancada hanımım anlamına gelen ma/mia-donna kelimesinin sonuna küçültme eki eklenmiş halidir.

    nota not: kulüplerin adları şehrin italyanca adı olan milano değil ingilizce adı olan milan'ı taşır zira ac milan milano'daki bir ingiliz tarafından ülkedeki yabancılar/göçmenler ağırlıklı olarak kurulmuştur. italyan futbol federasyonu yeni yabancı oyuncu transferini yasaklayınca kulübün bazı üyeleri "transfer" statüsünden kaçmak için internazionle milan adıyla yeni bir kulüp kurmuşlardır.

    nota nota not: her ne kadar iki kulüp aynı stadyumu kullansa da stad inter kullandığı zaman guiseppe meazza milan kullandığı zaman san siro olarak anılır. san siro ismi aziz cyril isminin italyancasıdır ve stad adını dahilinde bulunduğu mahalden alır ancak maksutun hangi aziz cyril (genoalı olan mı pavialı olan mı) olduğu anlaşılamadı.

    nota nota nota not 1: ingiltere'nin southampton kulübü şehirdeki azize meryem (meryem ana) kilisesinin kulübü olarak kurulmuştur. kullandıkları stadyumun adı da st. mary's park olup takım saints diye anılır. azizler diye çevirmek mümkündür ancak kesme işareti sokak dilinde kullanılmayıp esas lakap olan azizeninkiler/azizenin futbol takımı lakabını mafsud hali olma ihtimali de düşünülebilir.

    nota nota nota not 2: serie a taktiksel gelişkinliği ile öne çıkan bir lig olup son dönemde ortaya çıkmış pek çok futbol terimi de (mezella, regista, trequartista vs.) bundan sebep italyancadır.

    aşkelon - sakil

    morfolojisi tam olarak net olmasa da semitik şql/güçlü idi kökünden geldiğini söylemekte beis yoktur. bu kök arapçada skl şeklinde olup sakil, siklet, miskal gibi kelimeler de bu köktendir.

    not 1: istiskal'in yerine yüksünmek öztürkçe çeviri trendinin ilk örneklerinden biri (1876'da ilk kayıt) olabilir.

    not 2: sakalet kelimesi arapça kurallara uygun olarak sakil'in türkçedeki anlamı temelinde türkçede yapılmış bir türetmedir.

    not 3: burası tarihi aşkelon değildir. tarihi şehir 1270'de memlükler tarafından yok edilmiş olup mevcut aşkelon eski adı majdal/mecdel olan bir kasabadır. nüfusunun çoğu müslüman azı hristiyan olan şehir al-nakba sırası ve akabinde meskun nüfusunun kovulup yahudi göçmenlerin iskanı ile nüfusunun neredeyse tamamı yahudi bir yerleşim dönüştürülmüştür.

    nota not 1: 1947-49'da 750.000, çoğu müslüman azı hristiyan, filistinlinin yahudi yerleşimciler ve israil güçleri tarafından yaşadıkları yerlerden sürülmeleri/kaçırılmaları, sayısı tam olarak bilinemeyen kısmının öldürülmesi ve bu yolla 400 arap çoğunluku yerleşimin depopüle edilmesi al-nakba/the felaket olarak anılır.

    nota nota not 1: 19. yy ortalarına kadar filistin'de yahudi nüfus oranı %2-5 arasındaydı.

    nota nota not 2: türkçe felaket, kemalpaşazade'ye göre, cühelanın ihtiraatından olup muhtemelen arapça felek kelimesinden uydurulmuştur.

    nota not 3: buradaki magdela/mecdel mecdelli meryem'in memleketi olan değil, adaşıdır.

    nota nota not: mecdelli meryem esasen incil'de üzerinde çok durulmayan bir figürdür ve temel özelliği isa'nın dirildikten sonra ilk göründüğü insan olmasıdır. mecdelli meryem bir dönem adı verilmemiş "günahkar kadın" olarak yorumlamış ancak sonrasında bunun tutarli olmadığı genel kabul olarak oturmuştur. kilise isa ve havariler arasında bir kadın fikrinden yakın zamana kadar pek hazzetmemiştir.

    isfahan - siyaset

    isfahan ismi farsça sipahi'den bozulma olup anlamı türkçedeki ile aşağı yukarı aynıdır. bu kelime arapçaya sys/at baktı kökü olarak alınmış olup seyis, siyaset gibi kelimeler arapçada türetilmiş türkçeye arapçadan alınmıştır. bu kök arapçada at bakma/yönetme -> devlete tabi olanları yönetme -> reayayı yönetme/idare şeklinde bir anlam gelişimi yaşamıştır. fransızca poltika'ya karşılık kullanımı bir 19. yy ıstılahı olsa gerekse de türkçede mevcut anlamını 20. yy'de oturmuştur.

    musul - vesile

    musul şehrinin orijinal adı olan mawsil arapça vsl/bağladı, aracı oldu kökünden gelmekte olup bağlayıcı, bir araya getirici gibi anlama gelmektedir ve şehrin dicle'nin iki yakasını bağlamasından gelir. vesile, tevessül vs. aynı koktendir.

    not: faşist diktatör benito mussollini'nin soyadı italyancada musulî gibi bir anlama gelmektedir. burada maksut bu şehirden olmaktan ziyade italyancada mussola (ingilizcesi muslin) şeklinde olup musul'dan gelen kumaşa verilen addan geliyor olup meslekten soyad olmalıdır.

    nota not: türkçe lepiska saçlı ifadesi almanya'nın leipzig kentinden olup buradan gelen kumaşlar üzerinden anlam kazanmış olmalıdır. benzer şekilde bkz. gdansk -> daniska

    aqaba - takip

    'kb/topuk idi kökünün taf'il veznindeki hali olan takip akab(inde), müteakip gibi kelimeler ile aynı koktendir. şehrin mevcut adı olan aqaba (literally geçiş) aqaba'al-elah'tan kısaltma olup elah buranın eski adıdır. bu ad ibranicede fıstık ağacı anlamına gelir. aqaba/geçiş'ten maksut mokha'dan başlayan ticaret yolunun yarım ada kısmının bitip levant tarafına geçiş'ten olmalıdır.

    not 1: 1951 yılında sınırın israil tarafında kurulam eliat şehri tevrat'ta da sıkça anılan bu şehre matufen müsemmadır.

    not 2: yakup arapça yaf'ul vezninin ibranicedeki denk yahut benzeri vezninde mezkur semitik kökten gelmekte olup literally topuk etti gibi bir anlama gelir. tevrat'a göre yakup'un kardeşinin topuğunu tutarak doğmasından gelir.

    kahire - kahır

    kahir günümüz türkçesinden düşeyazmakta olan bir kelime olup ezen, ezici anlamına gelmektedir ve kahır, kahhar gibi kelimeler ile aynı köktendir. mısır'ın başkenti olan ve kahir'in dişili olan kahire ismi ise al-nacm al-kahir'den (ezen yıldız, venüs) alır. ibn-i batuta'ya göre şehrin inşası sırasında gökte belirmiş olmasından sebep şehir böylece müsemmadır.

    not: ezici çoğunluk ifadesi kahir ekseriyet'in çevirisidir.

    cezayir - cezir

    ülkeye adını veren ve başkentliğini yapan şehrin adı arapça czr/su çekildi kökünden olup cezire'nin (ada) çoğuludur. anlam gelişimi suların çekilmesiyle ortaya çıkan ada fikrinden gelmekte olup şehrin açıklarındaki 4 adadan gelir.

    not: batı dillerindeki ülke/şehir adının başındaki al arapçadan batı dillerine geçen arapca sözcüklerdeki al artikelenin korunmasındandır. türkçeye alıntı arapça kelimelerde bu artikel kural olarak korunmaz iken korunması genellikle anlamı güçlendirme içindir bkz. elveda, el insaf vs.

    sevilla- sefil

    ispanya'nın sevilla şehrinin adı fenike dilinde aşağı anlamına gelen spal'dan bozulmadır. bu semitik kök arapca sefil'in de köküdür.

    bonus: california - ihtilaf

    16. yüzyılda yazılmış las sergas de esplandián/esplandian'ın maceraları kitabında yalnızca siyahi kadınların yaşadığı kraliçe califia tarafından yönetilen ve adını da bundan alan californa adası mezkurdur. günümüz california'sına ulaşan ispanyol conquistadorlar körfezin karşı tarafını bir ada sanınca buraya tam olarak net olmayan bir sebepler bu hayali adanın adını vermişlerdir.

    adaya adını veren kraliçe karakterinin adının arapça halife'den mülhem olduğunu kabulde beis yoktur. bu arapça hlf/karşısına çıktı, yerini aldı kökünden olup hilafet, muhalefet, ihtilaf gibi kelimeler bu köktendir.

    not 1: california roll buradaki japon göçmenlerin buranın oturmuş damak tadına uyabilecek, burada satabilecek, bir suşi üretme ihtiyaçlarından ortaya çıkmıştır.

    nota not 1: aynı durum köri için de geçerlidir. hintçede herhangi bir sos anlamına gelen köri kelimesi ingilizcede ingiliz damak tadına uygun hale getirilmiş hint baharat karışımı olup esasen devasa bir memleket hindistan'ın sayısız tipte körisi vardır.

    nota not 2: suşi türkiye'ye 80'lerde gelmiş ve umumen bir karşılık bulamamıştır. bunun en bariz sebebi türk gastronomi geleneğinde değil çiğ herhangi bir şeyin az pişirilerek yenmesinin dahi marjinal nitelikte olmasıdır. köri kelimesinin türkçede ilk kullanımı da yine 80'lerdedir. anap dönemindeki dışa açılma siyasetinin sonuçları olarak görülebilir.

    nota not 3: esasen suşi bir fermente pirinçle kapatarak balık saklama metodu olarak ortaya çıkmış olup çiğ balığı pirince sararak yemek görece yeni bir fikirdir. japonya'daki somonlar norveç'tekilerin aksine çiğ olarak tüketilemeyecek olduğundan ve buz dolabı da görece yeni bir icat olduğundan çiğ somon tadına japonlar da görece yakin zamanda alışmıştır.

    nota nota not 1: tempura tipi suşiler japon mutfağına portekizli denizcilerin armağanıdır.

    nota nota not 2: wasabiden hardal aroması almanız son derece doğaldır zira wasabi japonya dışında yetiştirilmesi son derece zor olan ve hardal ile aynı aileden olan bir bitkiden elde edilir. bundan sebep japonya dışındaki çoğu "wasabi" aslında wasabi olmayıp daha ulaşılabilir bir hardal cinsinin türlü yollarla wasabi'ye yaklaştırılması şekliyle üretilir. benzer şekilde "yengeç eti" de nadiren yengeç etidir.
98 entry daha
hesabın var mı? giriş yap