36 entry daha
  • "the man in black fled across the desert, and the gunslinger followed"...

    sanırım; rolan deşen diye okunur(rolandeşen jack). stephen king'in efsane the dark tower serisinin baş kahramanı, son silahşör, nam-ı diğer the gunslinger. king, kitaplarında fiziksel olarak fazla tasvir etmese de(ki mit kahramanlar için böyle olmalı) satır aralarından biz onun uzun boylu, kalıp olarak "ince ama kaslı" modda, siyah saçlı, göz kenarları kırışmış, hafif yamuk burunlu, "kendisini çirkin bulan" ama kadınlara göre feci bir etkileyiciliği bulunan, tüm fiziksel özellikleri içerisinde en çok göze çarpanı "açık mavi, buz gibi bakan derin gözler" olan ve konuşmayan bir adam olduğunu biliyoruz. o gözler öyle bir derinlik ve soğukluk taşıyormuş ki, çoğu insan gözlerinin içine bakarak konuşamazmış. düşmanları için görülecek en kötü "son şey"lerden birisi olan bu gözler, malesef sevdiklerine pek sıcak bakmamaktadır. içine kapanık, konuşmayı sevmeyen, her konuştuğunda mutlaka özlü bir söz söyleyen(ama dolu sözler, sıkma değil), yalnız bir adamdır roland deschain...

    gilead adlı silahşör ülkesinden kara kule'yi aramaya çıkmıştır çeşitli olaylar sonucunda. 2 adet 45'lik eski model revolver taşır belinde, onun dünyasında tabanca çok önemli bir silahtır ve herkesde olan bir şey değildir. silahlarını göremeyeceğiniz kadar hızlı çeker. ve düşmanları için en kötüsü de elleriyle değil kalbiyle öldürmesidir düşmanını, kendi söylediğine göre. eliyle nişan almaz, gözüyle alır, eliyle tetiği çekmez tüm bedeniyle çeker, gilead'lı rolandın düşmanları (1-2 si hariç) fazla uzun yaşamazlar.

    hayatta kalan son silahşör olması ona ayrı bir hava katar. silahşör o dünyada "paladin" gibi bir şeydir. kutsal ve korkuyla karışık muazzaam bir saygının duyulduğu kişidir.

    hayatını kule'ye adamış bu inatçı, sefil, yılan kadar soğukkanlı ve dışarıdan duygusuz görünen bu adam içinde çok fazla karışıklık ve hezeyan yaşamaktadır. ama karışıklıkları o kadar çoktur ki artık dümdüz bir adam olmuştur. kolay kolay sevmez, kolay nefret etmez, yeter ki kule'ye olan yolunda karşısına çıkmayın... o hayatının en önemli varlıklarını sadece inandığı ideal uğruna feda edebilmiş bir neferdir. kimseye bağlı olmayan, olamayan...

    roland aslında geçmişte yaşadıklarıyla bugünkü roland olmuştur. her baba yiğidin kaldırabileceği şeyler değildir yaşadıkları. akıl sağlığını kaybetmemek ve kule yolunda devam etmek için aslında kara kule tuğlalarından bir duvar örmüştür duygularına.

    roland, "en iyi dost ve en kötü düşman"dır. babasının yüzünü unutmayandır, suyu akıtıp yolunu buldurandır, normalde chaotic good olmasına karşın, mevzu kara kule olunca true neutral bir kişiliğe bürünmektedir eğer ışının yoluyla kesişiyorsa başka yollar ve insanlar ve de aşklar....

    öyle bir karakterdir ki, kara kule serisi bitirildiğinde, belli bir zaman sonra bir daha okunmalıdır sırf roland için, edebiyat tarihinde yazılmış en gerçek kahramanlardan birisidir her ne kadar insanüstü bir adam olsa da...

    mavi gözlü, bir zamanlar childe roland olan adam... yanında öleceğim adamdır huzurla, ne derse sorgulamadan yapacağım ve onun tecrübelerinden yararlanacağım kahramandır. gerçektir benim için, bir yerlerde yaşıyordur hala, stephen king'in aklında ve benim kalbimde.... bu da gerçek olması demektir zaten.

    iki kişinin yaşattığı hayal, hayal değildir...

    "the man in black fled across the desert, and the gunslinger followed"...
45 entry daha
hesabın var mı? giriş yap