52 entry daha
  • isminin çevirisi bu kadar ironik olan başka bir kitap daha var mıdır merak ediyorum. 4 kişiye sorduk 3’ü dayanılmaz kelimesini ilk duyduğunda olumlu bir kelime olarak algıladı. ben de öyle. ama bir sakınca göremiyorum. biz yine de anlatırken “varolmanın katlanılmaz hafifliği” olarak ele alalım da yanlış anlamalara mahal vermeyelim.

    kundera hafiflik ve ağırlıktan bahsederken hafiflik için “bir yükten mutlak biçimde yoksun olmak insanoğlunu havadan daha hafif kılar; göklere doğru kanat açar insan, bu dünyadan ve dünyasal varlığından ayrılır, yalnızca yarı yarıya gerçek olur, devinimleri önemsizleştiği ölçüde özgürleşir.” ağırlık için ise “yüklerin ağırlığı ezer bizi, onun altında çökeriz, bizi yere yapıştırır bu ağırlık. yük ne kadar ağır olursa, yaşamlarımız o denli yaklaşır yeryüzüne, daha gerçek, daha içten olur.” diyor ve iyi olanın hangisi olduğunu biraz da okuyucuya bırakarak “bir tek şundan emin olabiliriz; hafiflik/ağırlık karşıtlığı bütün karşıtlıkların en gizemlisi, en çift anlamlısıdır” diyerek girişiyor romana.

    peki hafiflik diyince benim aklıma ne geliyor onu da söyliyim; magazinel dünyada kaybolup gitmiş ama halinden memnun güleryüzlü seda sayan kadınları geliyor mesela. ya da sanal ortamda yarattıkları karakterlerle hayatlarını yaşadıklarını sanan kimi 21. yüzyıl çocukları geliyor. ve daha bunun gibi bir çok yarı gerçeklik örneği. uzun uzun 3f edebiyatı yapmanın lüzumu yok ama şu bir gerçek ki koşuşturmacalı ve sıkıntılı hayatlarımız ağır geldiğinden dolayı bu gerçek dünyalarımızdan sıyrılarak hafifletmek istiyoruz kendimizi. kendimizi başkalarının yerine koyarak, etrafımızdakilerin yaptıklarını taklit ederek tatmin olmaya zorluyoruz. özgür irademizin başkaları tarafından yönetilmesine engel olamıyoruz. özgür irade ile gelen bireysel mutlulukta değil popülerin peşinden giden devasa insan sürülerinin mutluluğunda yer edinmeye çalışıyoruz. kısacası tuzak haline gelmiş hayatımızı hafifleterek onun tadını “çıkarıyormuş gibi” yapıyoruz.

    kitaba dönecek olursak tomas karakteri apolitik ve kendini tamamen kadınların dünyasına vermiş bir doktorken terezanın hayatına girmesi ile hayatın dayanılmaz(katlanılmaz, çekilmez) hafifliğinden sıyrılmaya çalışıyor. mutluluğu tereza ile birlikte monoton hayatın ağırlığında aramak istiyor.
    kitap ile ilgili söylenmesi gereken bir çok şey (aşk, seks, ess muss sein, kitsch, totaliter kitsch, yakov’un hikayesi, büyük yürüyüş vs.) var ama hepsine gerek yok, daha önce yazılmamış bazı ilgi çekici pasajlardan seçmeler yapayım şoracıkta;

    “her gün yaptığımız dışkılama işi yaradılışın kabul edilmezliğinin günbegün kanıtlanması demektir. ya/ya da: ya bok kabul edilebilir bir şeydir (bu durumda banyonun kapısını kilitlemeyelim) ya da kabul edilmeyecek bir biçimde yaratılmışız demektir.”

    “bundan da şu çıkıyor demek ki; varoluşla kesin olarak uzlaşma’nın önerdiği estetik ülkü, bokun reddedildiği herkesin bok yokmuş gibi davrandığı bir dünyadır. bu estetik ülkünün adı kistch’tir.”

    “proleterya diktatörlüğü mü, demokrasi mi? tüketim toplumunun reddi mi, üretimi artırma istekleri mi? giyotin mi ölüm cezasına hayır mı? fark etmez. bir solcuyu solcu yapan, şu ya da bu kuram değil, herhangi bir kuramı büyük yürüyüş denen kitsch’e yedirebilme yeteneğidir.”

    “yaradılış kitabı’nın en başında bize tanrı’nın insanoğlunu balıklar, kuşlar ve tüm yaratıklar üzerine egemenlik kursun diye yarattığı söylenir. yaradılış kitabı’nı yazan insandı elbette, at değil. tanrı’nın insana hayvanlar üzerinde egemenlik kurma iznini verip vermediği pek belli değil. daha akla yatkın olanı, insanın inekle at üzerinde kurduğu egemenliği kutsasın diye tanrı’yı yaratmış olması. evet bir geyiği ya da ineği öldürme hakkı insanoğlunun üzerinde görüş birliğine vardığı tek şey, en kanlı savaşlar sırasında bile.”

    ve tabi tereza’nın tomas’a yazdığı o mektup, yazar için çıkış kaynağı olan nietzsche felsefesi vs vs. ve tabi tüm bunları anlatan o iç ses.

    filmine(the unbearable lightness of being) gelecek olursak yaklaşık üç saate yayılmış bir aşk romanı görüyoruz daha çok. zaten filmden romanı içinde barındırdığı felsefe konuları ile birlikte derinlemesine incelemesini beklememiz haksızlık olurdu. genel olarak kitapla uyumlu ve başarılı buldum.
108 entry daha
hesabın var mı? giriş yap