89 entry daha
  • geçen gün hayatımda ilk kez gittiğim ve hayatında hiç hamam görmemiş minimum 10 arkadaşım olduğunu farkedince tekrar onları da alıp gitmeyi görev bildiğim harika yer.

    şimdi efendim, daha önce hamam kelimesinin bana çağrıştırdığı demode ve gereksiz sıcak ortam, ölü derilerin saldırısına uğramam ve standart peelinglerin işe yarar bir müttefik olmadığını anlamamla gözümde gidilesi bir mekan haline gelmeye başladı. hamamda geçirilecek bir günün ayrıntılarını planlamadan önce hedefimin yakınlarına gidip bir piyasa etüdü yapmam ve hamamdan çıkan hanım teyzelerin kese, masaj ve bilumum hamam materyalleri konusunda fikrini almam son derece yararlı oldu. teyzelerle konuşurken ilk öğrendiğim şey kendi havlunu, terliğini, sabununu, şampuanını, kısaca başına "kendi" kelimesinin konulabileceği herşeyi evden götürmem gerektiğiydi. ortam sıcaktı fakat öldürücü değildi, hamam çalışanları ilgiliydi fakat eğitimli değildi. bu bilgileri hafızaya alıp boş bir günde kullanmak üzere evin yolunu tuttum.hamam meselesi, hele de kısa hayatımda bir ilk oluşturduğundan, şakaya gelecek gibi değildi. boş günümü ayarladım, arkadaşlarımı ektim, sevgilime rapor verdim ve tam teçhizatlı, bavuldan hallice bir çantayla hedefe doğru yola koyuldum.

    burda size çantamın içeriğinden bahsetmeden geçmek olmaz. tabii ki kurulanmak için kocaman beyaz bir havlu, saçlarım için küçük beyaz bir havlu, hamamda peştemal geleneğini yaşatmamak adına bir bikini, kaymadığından emin olunmayan bir çift parmak arası terlik, nolur nolmaz diye yedek kıyafet, peeling özellikli bir sabun, ultra güçlü saç maskesi, boyalı saçlar için şampuan, olmazsa olmaz vücut peelingi, makyaj malzemeleri ve saç kurutma makinesi kocaman çantayı dolduran malzemelerdi. hamamda sorun yaşamam imkansız diye düşünerek özgüvenli bir biçimde kapıdan içeri girdim. beni güler yüzlü sayılan şişmanca bir teyze karşıladı ve bana 8 numaralı odayı tahsis etti. haftaiçi gittiğim için ortam oldukça tenhaydı, hamam çalışanları avluda oturup arabeskimsi bir müzik dinliyorlardı. ben odamın kapısını kapatıp giyinmeye koyuldum ama aklımda hala önemli bir soru vardı, hamam dedikleri yıkanılan yer nerdeydi acaba? gördüğüm yer 2 katlı, odaların açıldığı büyükçe bir avluydu. hazırlıklarımı tamamlayıp dışarı çıktım ve şişman teyzeyi bulup ezik bir tavırla günün sorusunu patlattım: "nereye gidicem?" teyze istifini bozmadan eliyle kıyıda köşede kalmış minik bir kapıyı işaret etti, ben olay yerinden hızla uzaklaşırken cahilliğimi algılayıp arkamdan koşup bana yetişerek: "kese ve masaj istiyorsan hatice abla diye bana seslen emi yavrum" dedi. tamam deyip minik kapıyı ittirdim,yüzüme çarpan sıcak hava dışındaki en önemli ayrıntı hamamın iç dekorasyonunun kliplerde ve filmlerde gördüğümle tıpatıp aynı olmasıydı. standart bir hamam dizaynının türk hamamlarında mecburi olduğuna kanaat getirip kendime bir köşe ararken birden arkamda hatice ablayı buldum. gel yavrum deyip bana yıkanmam için ayrı bir bölme gösterdi. bölmede kendime ait hamam tasım sıcak ve soğuk musluğum ve kurna diye tabir edilen lavaboya benzer mermer yapı bulunmaktaydı. bölmeme daha önceden su geçirmez torbaya sıkıştırdığım banyo malzemelerimi koydum, havlumu astım ve kendimi ıslatmaya başladım. bu arada kese yaptırmak için sabırsızlandığımdan bölmemden çıkıp avluya ilerlemeye başladım, birkaç şişman teyze çıplak halde göbek taşına yatmış terliyorlardı, inanılmaz derecede beyaz tenli ve inanılmaz derecede büyük göğüslülerdi. hamama sürekli gelirsem beyazlayıp onlar gibi olmaktan korkarak hatice abla diye seslendim. hatice abla sakin sakin gelip beni göbek taşına yatırdı ve ölü derilerimden kurtulmaya başladım. bu arada vücudum hakkında kendince yorumlar yapıyordu, hatice ablanın ince ayak bileklerimle ilgili yorumlarının akabinde kadından hoşlanmaya başladığımı farkettim. sırtımdaki fibröz dokuları farkedip; "yavruum senin de şu kulunçlarını bi halledeyim ben" deyip bana sormadan masaja başladığında rahatlamanın doruklarındaydım. bu arada çevredeki en zayıf kadının benim 2 katım hacimde olması da gözden kaçmayan bir ayrıntıydı, kendimi victoria's secret mankeni gibi hissetmeye başlamıştım. kese ve masaj bitince bölmeme geri dönerek saçlarıma maske sürdüm, kafama havlu sardım ve dışarı çıkıp bir köşeye uzanıp terlemeye başladım. bu arada benden başka sadece mor bikinili nispeten zayıf ama yine de benden şişman bir teyze kalmıştı. ikimiz arada birbirimizi keserek terlemeye devam ettik. bir ara susuz kaldığımı hissedip avluya çıktım, unuttuğum tek şey belli olmuştu: içecek. ama avlunun köşesinde parlayan küçük büfede yok yoktu. bir soda içip terlemeye geri döndüm. fakat içerdeki sıcak ama öldürücü olmayan hava uzun vadede öldürücü olma ihtimaline sahipti, kısaca sadece 2 saat sonra eve gitme zamanı gelmişti. odama gidip yedek kıyafetlerimi giydim, saçlarımı kuruttum. (fakat hamamda saç kurutma makinesi vardı almasam da olurmuş.) fibröz dokularımdan, ölü derilerimden ve vücudumdaki toksinlerden kurtulmuştum. bütün bunların maliyeti de sadece 23 tl olmuştu. bunu yalnızca nakit olarak kabul ettiklerini yeni başlayanlar için belirtmemde fayda var. kahramanım hatice ablaya hoşçakal deyip tek kelimeyle kuş gibi hafiflemiş olarak eve ilerledim.
165 entry daha
hesabın var mı? giriş yap