• seyir esnasında uyuyakalan bir otobüs şöförü sayesinde kolaylıkla yaşayabileceğiniz sorumsuzluk...

    zaten düşük bankete düşmek için ya çoluk çocuk olmanız, ya sarhoş yahut uyumanız gerekir. başka türlü çok zor gerçekleştirilir bu iniş. düşük banket diye küçümsememek gerekir. bugün bir düşük bankete düşüş, mevki ve zemine göre şarampol den yuvarlanmak ile eş sayılabilmektedir.

    gel gelelim düşük bankete düşen şöföre ne kadar kızılsa azdır. hele sabahın beş'inde o şöförde uyku semptomları gözlemlenmiş, akabinde ikaz edilmiş, ardından benzinlikte eli yüzü yıkattırılmış ve şöför değişme talebinde bulunulmuşsa, lakin o şöför inatla "bir şey olmaz, ben giderim" demişse; bütün yolcuların sorumluluğu sizin sırtınızda ise, kabahat sadece şöförde değildir. kabahat o şöföre katlanıp yola çıkma cesaretiyle kendini ve diğer yolcuları tehlikeye atan adamdadır. bir kaç gün evvel aynı yolda canlı canlı başka bir ölümlü uyku kazasına şahit olmasına rağmen inatla tedbir almayan adama ne kadar sövülse azdır. antalya-alanya d40 karayolu gibi 120 km boyunca dümdüz olan bir yolda en çok endişe duyulan şey şöförün düz yolda uyuya kalmasıdır.

    otobüsün en sağ şeritten yolu yararak düşük bankete doğru 40 derecelik bir açıyla seyretmeye başlamasının fark edildiği andaki hisleri ise hiç bir kalem yazıya dökemez herhalde. göz göre göre düşüşe doğru yol alıyorsun ve müdahale edemiyorsun. dilin düğümleniyor. yıllardır; "bir gün benim de başıma gelir mi" diye tırstığın olayla baş başa kalıyorsun. araba olsa direksiyona doğru uçar ve döndürüverirsin. fakat mevzu yolcu taşımacılığı olunca değil müdahale, ayağa bile kalkamıyorsun. sıkı tutunmaktan başka çare kalmıyor. o çaresizlik ânı dünyaya bedeldir. "ha siktir" bile diyemiyorsun. sonra bankete düşersin. yolcu/yük taşıyan büyük araçlar bu gibi durumlarda hemen yan yatar ve sürüklenmeye başlar. (sürat fazla ve düşüş açısı dik ise takla da atabilir) muazzam bir gürültü kopar, kıyamet kopuyor zannedersin. bu esnada otobüs içinde kafanı kolunu sağa sola çarpıp uçarak yer değiştirebiliyorsun. ölür müyüm, sakat mı kalırım kâbilinden hislere sürükleniyorsun. akabinde bağrış çağrış. sürtünmeden kaynaklanan keskin bir yanık kokusu. türkçe bilmeyen yolculara "herkes iyi mi?" gibisinden türkçe sorular sormak, uykusundan uyanan şöförün aptallığı ve hayata küsmesi, bir yerim kanıyor mu diye kontrol edişler, araçtan çıkıp sağ tarafın uçurum olduğunu görmek. sola düştüğüne şükretmek vesaire...

    bu gibi durumlarda başrol oynuyorsanız ertesi günlerde sakın kara yolundan uzak durmayın. ben ertesi gün yola çıkmaya devam ettim. olası yolculuk fobilerini başlamadan bitirdim. kazanın etkisiyle bir kaç gün tekerlekli araçlardan uzak kalırsanız, bu durum size fobi olarak geri dönebilir ve uzunca bir süre yolculuk yapamayabilirsiniz. korkunun üstüne gidin ve siz siz olun, uykulu bir şöför gördüğünüz anda gerekeni yaparak her şeyi göze alıp bu duruma müdahale edin...
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap