57 entry daha
  • evvelsi gün türk kahvesi ve türk kahvehaneleri hakkında belgesel çekimi için italyadan gelmiş olan ekibi, önümüze gelenin burayı tavsiye etmesi üzerine götürdüğümüz mekan. o kadar ama o kadar pişmanız ki anlatmam mümkün değil.

    sabah saat 9'da italyan çekim ekibini ve yanlarında daha evvel stajyer olarak çalışmış olan, çevirileri de yapan hanımefendiyi alarak çorlulu ali paşa medresesi'ne gittik. doğal olarak o saatte dükkan sahiplerini ve sabahın köründe nargile içen turist bir hanımı saymazsak in cin top oynuyor gibiydi. yönetmen mekanı bomboş çekmek istemediğini, türk kahvesinin hala çok ilgi gören bir içecek oldugunu vurgulamak için insanların da olması gerektiğini, bu nedenle biraz daha kalabalık bir saatte gelinip gelinemeyeceğini sordu. her mevzuda anlaşıldı, hatta kahve yaparken çekmek istediklerini söylediler ona da evet denildi ve ordan çıkılarak akşamüstü gelinmek üzre kapalıçarşı'ya geçiş yapılarak mısır çarşısına doğru ilerlendi.

    akşamüstüne kadar artık kamera önüne atlayanlar mı dersiniz, neden türk kahvesi çekiliyor sarraflar çekilmiyor, altın çekin altın diyenler mi dersiniz, 3000 küsür dükkanın olduğu kapalıçarşıda türk kahvesi yapan sadece 1 yer olması mı dersiniz (diğer yerler espresso ve espresso bazlı içecekler satıyor), her karşılaştığımız polisin kültür bakanlığından ve gerekli her yerden izin alınmış olmasına rağmen kendilerinden de bizzat izin almamızı istemeleri mi dersiniz, kapalıçarşı çıkışında 2 zabıtanın o izinlerin yetersiz ve hatta yerine göre geçersiz olduğunu iddia etmeleri ve "harç yatırmak" gerektiğinden bahsetmeleri, "isterlerse" hemen tahsil edebilecekleri mi dersiniz. hani yönetmenin bacağına yapışıp "beni de çeeek, ünlü olmak istiyorum, film yıldızı yap beni ağbeaaay" diye bağıran bir genç de vardı, hiçbir şeyimiz eksik değildi, ne hikmetse bir tek türk kahvesi yoktu ortada. ama yanılmışım çorlulu ali paşa medresesi çalışanları eksikmiş.

    medreseye varmamızla "biyrooon! biyron ifenim burdan biyron" sesleri aldı yürüdü. sabah güya orda olmayan erenler nargile çalışanlarının tamamı ordaydı (sabah da orda olanlar vardı ama ben yoktum örtmenim dediler sonra orası ayrı). bismillah çantaları yere koyduk, çekim dedik, demin biyron çeken "ne çekimi?" dedi. kahvenin ka halinden başlayarak bir daha anlattık. ilgiyle dinledi. kimle konuşmuştunuz dedi. köşeyi gostererek şurdan bir beyle, sonra şurdan bir beyle diyorduk ki, adam iki elini arkasında bağlayıp hışımla gidin orda çekin o zaman! dedi. şimdi haliyle anlamadık biz. pardon diyecek olduk, arkasında bağladığı ellerini ve o elleri üstüne oturttuğu götünü 2/3 dönerek "getordaçekh!! burda çekemezsin!!" dedi adam. yer göstericiler tarafından azarlanmaya alışkın bir bünyemiz olmadığı için, efendi gibi "e iyi madem" diyip öbür tarafa döndük. sabah konuştuklarımızdan biri de orda, "aa siz kimsiniz ayol ilk defa görüyoruz" ayağına yattı herif. oydu buydu derken birebir konuştuğum bir tanesinden dertlerinin ne olduğunu öğrendik. efenim içindeki işletmecilerin hepsi birbiri ile kavgalıymış bu bir. önce öbürü ile konuştun ilk benle konuşmadın diye "güzeller güzeli gül götünü" dönüyormuş bu iki. o sandalyeler sedirler onların ekmek kapısıymış çekim olursa para kaybedeceklermiş, halbuki daha yeni film, dizi çekimi yapılmış orda, parası neyse vermiş çekimi yapanlar. tekrar kibarca ne amaçla gelindiğini anlatıp "ben ekmeğime bakarım" yaklaşımının en rezil örneklerinden biri ile karşılaşınca yönetmene ve ekibe durumu anlatmak zorunda kaldık. bari başka bir yer önerin ricamıza karşılık bizi gönderdikleri yerde rus guzellerle oturup nargile tüttüren tombul ve palabıyıklı amcaların olduğunu, o mekanın da çekime izin vermediğini ve biz zaten turk kahvesi yapmıyoruz dediklerini, ama duvarda öküz gibi közde türk kahvesi bilmemkaç lira yazdığını da eklemek isterim. zaten onu gorunce kozde yaptıkları turk kahvesini de gostermek durumunda kaldılar, ona hiç değinmiyorum, neticede geriye dönüldü, italyan yönetmen ve şerif başaran adamlarla konuşa konuşa bir sonraki gün kimse yokken çekim yapmayı kabul ettirdi. haa çekmeyi başarmışlar mıdır orasını bilemem ama hiç zannetmiyorum.

    neticede dişlerimi sıkarak ayrıldığım bu yere bir daha asla ve asla adımımı atmayacağım gibi, tarihi bir mekanın da içine her açıdan nasıl sıçtıklarına şahit olmanın üzüntüsünü yaşıyorum. sabah saatleri hariç devamlı full çeken bir yere iki düzgün sandalye, hadi onu geçtim iki hasır iskemle de mi atamıyorsunuz? ama ben ekmeğime bakarım demeyi biliyorsunuz. ayrıca hem bizi yolladıkları yerde hem de bu mekanda kapalı alanlarda çatır çatır tütün kullanılıyordu. yasak sadece daha göze görünür yerlere mi uygulanıyor?

    ve son bir soru da bu entryden evvel yazılmış olan entrylerin sahiplerine. huzur bulup yere göğe koyamadığınız, saygılar duyup muhteşem türk kahveleri içtiğiniz yer burası mı? siz mi körsünüz yoksa buranın aşındırılıyor olması, hatta çoktan eritilmiş olması umrunuzda mı değil? siz mi daha evvel hiç düzgün türk kahvesi içmediniz yoksa ben türk kahvesine haddinden fazla mı önem veriyorum? artık bilmem hangi abinin ise o 2/3'den gördüğüm götü ve üzerinde kavuşturulmuş elleri asla unutmayacağım. iki güne bir "türk kahvemizle yurt dışına açılceez bir yardım, bir fikir paylaşımı" (elbette ücretsiz) haftada bir "cafe açacam tükan açacam fikir paylaşımı", "ilerde yurt dışına açılacaaam cafeye krups makine assam olur mu? bi fikir paylaşımı, menü paylaşımı" diye gelmeyi biliyor millet, sizler hiçbir yere açılamazsınız birader, açılmayı bırak ayağınıza geleni de kaçırırsınız.
109 entry daha
hesabın var mı? giriş yap