16 entry daha
  • kazım mirşan'dan ilk kez yıllar önce cevizkabuğu'na çıktığında haberim olmuştu. doğrusunu söyleyeyim, kendisine önce sempati ile bakmış, ardından ondan ve tezlerinden yavaş yavaş soğumuştum. tezleri incelendikçe hataları ortaya çıkıyor, bu hatalara dayanarak kurduğu diğer tezler de buna bağlı olarak güvenilirliğini kaybediyor.

    kendisinin bana bıraktığı miras, artık tarih yorumu konusundaki marjinal tezlere kolay kolay değer veremiyor oluşumdur.

    yalnızca kendisinin okuduğunu iddia ettiği yazılarla ilgili olarak getirilebilecek eleştiriler daha derin bir incelemeye konu olmak zorundadır. etrüskler ve sair medeniyetler hususundaki tezlerini eleştirmek için ise bu medeniyetler hakkında bilgi sahibi olmak gerekir. ben bu hususlarda pek bir şey bilmiyorum. dolayısıyla bunları şimdilik geçiyorum. fakat basit bir hatası ile başlayalım mirşan eleştirimize.

    "ötüken yiş"

    kazım mirşan, bugüne kadar "ötüken yiş" şeklinde okunmuş ve "ötüken ormanı" şeklinde anlamdırılmış olan yazıyı (kül tigin yazıtı güney yüzü, bilge kağan yazıyı kuzey yüzü vs.) "ötken yış" diye okumakta ve "geçerli anayasa" olarak anlamlandırmaktadır.

    ötmek fiili "her horoz kendi çöplüğünde öter." ve "borusu ötmek" gibi deyimlerle birlikte düşünüldüğünde "geçerli olmak", "hâkim olmak" gibi anlamlar taşıyor diyebiliriz. bu eski türkçede de böyle midir? mümkün. şu hâlde "ötken" sözcüğü "öten" anlamına gelebilir ve mirşan'ın çevirisindeki gibi "geçerli" gibi bir anlamı da taşıyabilir.

    mesele şurda ki, bu sözcüğü "ötken" biçiminde okumanın imkânı yoktur.

    yazıtlarda sağdan sola şu tamgalarla yazılıyor bu sözcük: ö + t + ük + n

    sözcüğün üçüncü tamgası "(e)k" değil, "kö, kü, ök, ük" tamgasıdır. şu hâlde bu tamgadaki "ü" sesini atlamanın mânâsı nedir?

    "ötkün" gibi anlamsız bir okuma bile daha mantıklı olabilirdi.

    elbette bunu söyleyince aklıma mirşan'ın tamgaları farklı okuması geldi. acaba mirşan bu "ük" tamgasını "(e)k" olarak mı okuyordu? merakımı gidermek için başka okumalarına baktım ve varlığını tahmin ettiğim çelişkiyi gördüm.

    mirşan "(e)k" sesini elde etmek için bazı yerlerde bu tamgayı, bazı yerlerde ise "ük" tamgasını kullanıyor.

    böyle yapınca, "ötken"i de açıklamış oluyor. en azından kendisine göre...

    ötken üzerinde durduysam, sebep yiş'in bu kadar tartışılamayacak olmasıdır. ormandaki ağaçların sıklığı, sık durulan yerde nizam olması, bunun anayasa terimine bağlanması gibi bir mantık silsilesinin eleştirisi ile uğraşmak istemiyorum. "töre" diye bir sözcük var, onu hatırlatalım yeter.
41 entry daha
hesabın var mı? giriş yap