7 entry daha
  • dört dörtlük, tekrar tekrar izlenen bir klasik. filmin temeli, basit görünen bir cinayet. genç ve çekici bir adamın, yaşlı bir dulu önce kandırıp daha sonra öldürdüğü iddia ediliyor. filmin neredeyse tamamı da ardarda günlerde yapılan duruşmalarda geçiyor. film ve senaryo başkalarının elinde olsa, son derece sıkıcı bir film ortaya çıkabilirdi ama tam tersine 1957'den beri sıkılmadan izlenen bir başyapıt var ortada.
    öncelikle, senaryo -ekibe de dahil- agatha christie uyarlaması, dolayısıyla son derece akıcı, gizemini koruyan ve finale doğru twist üzerine twist yaşatan bir senaryo var. filmin tüm olayı diyaloglara dayandığı için karakterler çok iyi işlenmiş ve her bir karakter için güçlü oyuncular seçilmiş. marlene dietrich ve tyron power bir yana bu film sırf charles laughton için bile izlenir. kendisi, hastaneden yeni çıkmış sivri dilli ve huysuz ama adaleti hayatının merkezine yerleştirmiş, duygusal biri. kendisinin özellikle hemşiresiyle sağlığı yüzünden girdiği tartışmalar günümüz için de komik, kendisi bir nevi erken dönem stand-up'ı yapıyor bu sahnelerde.
    son olarak da filmin yönetmeni billy wilder; kendisi ağır cezalık bir davayı işleyen filmine mizahı her zamanki gibi dozunda yedirmiş. trajik konuşmalar yapılırken bir yandan gülümsetiyor.

    eklenebilecek iki konu var. birincisi, filmin çok şaşırtıcı sonu maalesef sıkı agatha christie okurları için o kadar da sürpriz değil, çünkü dame christie aynı plot'u birkaç kitabında daha kullandı.

    ikincisi de 12 angry men ile olan benzerliği. her ne kadar ikisi de çok iyi mahkeme filmleri olsalar da temel yönlerden ayrışıyorlar. öncelikle 12 angry men hiç mizah içermiyor. oysa witness for the prosecution ironi dolu bir film. ikincisi, her iki filmin sonu merak edilse de 12 angry men'de önemli olan süreç, bu filmdeyse sanık suçlu mu suçsuz mu son ana kadar merak edilen bu. en önemlisi ise, 12 angry men'de karakterler sidney lumet'nin özellikle vurgulamaya çalıştığı şekilde "anonim". böyle olmasının sebebi, o 12 kişinin hepimizi temsilen orada bulunuyor olması. hepimiz, o jüri üyelerinden herhangi biri olabiliriz. bu filmdeyse, karakterler tamamen nevi şahsına münhasır. ortada bir suç var ama karakterlerin kendine özgü durumları onları bu hale getirmiş. yani, toplumsal bir sorun yok ortada sadece "evil" insanlar var ve sistem bunları öyle ya da böyle elimine etmenin bir yolunu buluyor. oysa 12 angry men'de , beyazlı adamımız savaş bayrağını çekmese, adalet yerini bulmayacak.
    kısacası 12 angry men, sisteme karşı güvensiz bir duruş takınıp, adını bile hatırlayamadığımız beyazlı adamın yaptığını yapmaya, hiç olmadı biraz olsun düşünmeye çağırırken, bu film adalet öyle ya da böyle yerini bulur diyor (bunu derken de oldukça püriten). filmin sanırım tek eksiği bu noktada, yoksa sinema seyirliği olarak gerçekten de dört dörtlük bir klasik.
98 entry daha
hesabın var mı? giriş yap