3 entry daha
  • cumhuriyet ilkelerine bağlı bir romalı olan cicero tıpkı mukaddesatçılığı yanında yunan ve kartaca başta olmak üzere tüm diğer uluslara karşıtlığıyla tanınan cato gibi, latin dili ve roma kültürünün üstünlüğünü savunuyor ve abartarak "yunan kompleksi" şeklinde yorumlayabileceğimiz türden bir kıyas saplantısına düşebiliyordu. "biz daha iyiyiz... biz daha iyiyiz... biz daha iyiyiz... biz daha iyiyiz... yunanlar kendileri dışındaki herkese barbar diyordu, ama asıl bizim dışımızdakiler barbardır... biz daha iyiyiz... biz daha iyiyiz... artı sonsuz..."

    cicero kehanet olarak çevirebileceğimiz divinatio teriminin oluşumundan bahsederken bakın ne diyor:

    "eski bir inanç var, efsane/kahramanlık dönemlerine kadar giden ve başta romalılar olmak üzere bütün halklar tarafından muteber kabul edilerek sağlamlaşan bir inanç, yani ölümlülerin kehanet inancı. yunanlar buna mantike diyor yani gelecekte gerçekleşecek olayları önceden hissetme ve bilme (praesensio et scientia rerum futurarum). soylu ve faydalı bir uygulama bu, eğer tutarsa ve onun sayesinde insan doğası tanrıların gücüne yaklaşabilirse. yunanlardan daha iyi yaptığımız birçok şey gibi, bu konuda da atalarımız bu ilim için en uygun terimi 'tanrılar' kelimesinden üretmiştir, oysa yunanlar, bu ilim için, platon'un açıkladığı gibi, delilik kelimesinden terim üretmiştir." (de divinatione, 1.1)

    cicero burada divinatio (türkçesiyle "kehanet") teriminin, latincede daha iyi karşılandığını çünkü terimin kökünde "tanrılardan gelme" (divi) anlamının bulunduğunu söyler. yunanların mantike'si ise, cicero metnin bu bölümünde kaynağı yazmamışsa da, "delilik, kendinden geçme" anlamındaki mania kökünden gelir ve platon tarafından phaedrus 244c'te, yukarıdaki metinde geçtiği gibi zikredilir. başka deyişle, yunanlar geleceği görmeyi ve buna bağlı olarak peygambersel/kehanetsel değerlendirmeyi bir tür "delilik" (mania) olarak görürken, romalılar bunu "tanrılarla irtibat" (divi) olarak görmüştür. daniel bell'in deyişiyle söylersek, yunanın mantike'si bir tür 'tanrısal olanın yarattığı ecstasy etkisi'dir [d. bell, "social science: an imperfect art", sociological visions, ed. by k. erikson, rowman & littlefield pub., 1997, s.102].

    öyle ya da böyle, mania'dan ya da divi'den fark etmez, her iki durumda da insan kendinden taştığı andan itibaren, cicero'nun da dediği gibi, "soylu ve faydalı bir eylem"in içinde bulur kendini. düşünülen şey budur, zaten insanın kendisini bu şekilde tanrılarla iletişim haline geçebilecek ölçüde hazır hissettiği durumda, yoğurdun kaymağıyla yetinenlere göre, olsa olsa çıldırmış olmalıdır. herkesi balkona konan güvercinlerin içini açıp bağırsaklarına bakmaya davet ediyorum, hep beraber bunu yaparsak oda içine giren güvercin sayısında azalma da olabilir işte kehanet ilminin bir faydası daha.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap