5 entry daha
  • bu kitabı okumak mübadelenin acılarını anlamamıza yardım ediyor. anadolunun bozulmuş nüfus dengesini, çeşit çeşit meyvelerin olduğu zengin bir bahçeden tek meyveli kısır bir bahçeye dönüştürülüşünü görüp üzülüyor insan. ama yaşanan acıları bilmek bu toprağın sakinleri olarak bizim borcumuz. kitapta tanıklıklarına yer verilen yaşlıların anlattıkları acı dolu hatıraların sonuna ekledikleri dilek gibi, bir daha o günler yaşanmasın, barış olsun diye önce yaşanan acıları teslim etmek gerekiyor. rumlarla da, ermenilerle de.

    yaşı genç olanlar özellikle okusun isterim bu kitabı. dünyada türk, yunan gibi kimliklerin önemi olmadığını, bütün meselenin iyi ve vicdanlı bir insan olabilmek olduğunu anlasınlar diye. milli ve dini kimliklerin ötesinde insan olmanın, insanlığın ortak değerlerine sahip çıkabilsinler diye.

    ben kendimi göçe zorlanmış insanların kervanına yağma baskınları yapanlarla, erkekleri sürgüne gönderilmiş rum köylerine yağma yapanlarla, masum halka saldıranlarla değil, onları koruyan, yiyecek veren, arkasından ağlayanlarla akraba hissediyorum. şu dünyada ne çok çeşit insan var, eskiden oturduğu evi ziyarete gelmiş rum mübadile "baban sarı liraları nereye saklamış" diye soran da var, çuvallarca kuru üzüm, kuru kayısı, ekmek verip "git bunu oradaki köyündekilere dağıt, bunlar sizin atalarınızın bahçelerindendir" diyen de.

    kimlikten anladıklarınızı yeniden düşünmek için ideal bir kitap.
2 entry daha
hesabın var mı? giriş yap