6 entry daha
  • iki saatliğine bu dünyadan uzaklaştıran, hiç bitmesin diye iç geçirerek okuduğum kitap.
    bir yandan çok güzel bir şey, hayranı olduğunuz iki yazarın mahremine tanıklık etmek.
    hani bazılarını "onlar bizden değil" diye konumlandırırız ya, ama sonra onların da aslında bizler gibi olduğunu görüp daha bi severiz onları, daha bi seviniriz kendimiz için. (onlara yakınsadığımızı düşündüğümüzden belki de, ya da onların bize yakınsadığını)
    işte mesela tezer özlü'nün bir mektupta boşandığı eşi için ferit edgü'ye "tazminat davası açsam mı, değer mi?" diye soruşu, ya da "sana para göndereyim, şu şu giysileri al" deyişi.
    diğer yandan, o mahremiyetin halka açılmasının verdiği bir huzursuzluk. hiç dokunulmasa mıydı acaba, özel mi kalsaydı soruları..
    çok mutluyum, okudum, kendime geldim. ne zaman kendimden uzaklaşsam, yakınlaşmak için başvuracağım yeni bir yöntemim daha oldu..

    şu cümlede içim cız etmedi değil:
    "berlin filan konusunda konuşacak değilim. sen üzülme. çünkü ben yeterince üzüldüm."
    bir de bunda:
    "ülkeler bize yetmiyor, onlar birkaç ranza arasında."
    bir de bu:
    "zaten çok istediğim hiçbir şey olmuyor."
26 entry daha
hesabın var mı? giriş yap