7 entry daha
  • diyorum ki mustang, altmışların sonunda, sonra özellikle yetmişler boyunca, bir de seksenlerin ilk yarısında türkiye'deki en ünlü elektrikli gitarlardan biri, belki de en ünlüsü olmuştur. neden? şöyle anlatayım : yurtdışına çıkma olanağı olan dönemin talihli müzisyenleri strat, tele ya da les paul gibi gitarlar pahalı olduğundan (hem de bunların ucuz taklitlerini üreten alman "framus"ları kullanmak istemediklerinden), bir tür strat-tele kırması gibi de görebileceğimiz küçük kardeş mustang'a yöneliyorlardı. pahalı olmasın ama ille de fender olsun diyenler için "bronco" ile "musicmaster" seçenekleri de vardı ya, bunlarda bir dene tekli manyetik olduğundan (bronco'da köprüde, musicmaster'da sapta), müzisyen ağbilerimiz hem bas hem de tiz iki manyetiği olan mustang'ı yeğliyorlardı doğal olarak. "jaguar" ya da "jazzmaster" da alabilirlerdi ama mustang'ın çizgileri, stratocaster'ın eşsiz tasarımına daha yakındı. o dönemleri yaşamış kendi çevremdeki büyüklerimin tanıklıklarının dışında, yetmişli yılların türk filimlerindeki gece kulübü sahnelerinin çoğunda gitarcıların, ellerindeki renk renk mustanglarla caka satması (değilse de daha önce sözünü ettiğim taklit framuslar vardır ellerinde), böylece bu gitarın ününe ün katması kuşkucu arkadaşları inandırır; inandırmasa da olur.

    seksenlerin ortasından başlayarak birçok ürün gibi müzik aygıtlarının da dışalımının önü açılınca mustang'ın pabucu dama atıldı. neden? artık büyük ağbileri de boy göstermeye başladı ülke pazarında da ondan. dolayısıyla, seksen sonrası kuşaklar için, evet, pek de bilinmeyen bir gitara dönüştüğü söylenebilir. ama onlar bilmiyor diye "ülkemizde çok bilinmez" diyemeyiz, dememeliyiz. elifi görseler mertek bile sanamayan o küçük beyler, "esquire" görseler "telecaster" diyecekler, mustang'ı nereden bilsinler!

    elimde 1966 yapımı kirli sarı bir örneği var bu gitarın, üniversitenin ilk yıllarında, 1987 ya da 1988'de torun ağbiden (gözcan müzik) 350 liraya aldığım. bu ilk elektrikli gitarımı ankara'nın karından antalya'nın nemli cehennemine dek taşımadığım yer kalmadı. coştuğum gecelerde yerlere attım, amplilere monitörlere sürttüm orasını burasını, bir kırmadığım kaldı. şimdi aranılan bir müzisyen olan kardeşim gitara onunla başladı. üstüne kuma getirdiğim dönemlerde, savruk arkadaşlarıma ödünç gitti yaz işlerinde çalsınlar diye. bütün kumaları geldi geçti de kendisi taş gibi durmakta, her ne kadar artık kullanmasam da.

    diyeceğim, varsın yeniyetmeler adını bilmesin, sizler değerini bilin yeter.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap