43 entry daha
  • her sene tekrarladığım oscar'a aday filmleri izlemek gibi bir kadim hatayı yeniden kendime musallat ederek başladığım şu can sıkıcı serüvende şimdiye kadar izlediğim tüm o sahte, her türlü gündelik, sahici duyguya tümden uzak, tüm o her bir köşesinden formül sinemacılığı akan ve kendi adıma konuşursam bende tek bir duygu oluşturmaktan kilometrelerce uzak tüm o filmlerin arasında ilaç gibi geldi biutiful. benim için sinema bir puzzle çözmek, bir takım bulmacalar ile uğraşıp neticeye gitmek, gerçek hayatta asla olmayan şekilde başı ve sonu kesin çizgilerle belirlenmiş hikayeleri seyretmek, kat'a formülize etme imkanımız olmayan gerçek hayatı ortalamanın sınırları, beğenisi, algısı içerisinde çizilmiş bir takım kaidelerin etrafında, daimi yüksek perdeden seyreden bir kurguymuş gibi anlatan, anlar ile değil büyük resim ile uğraşan, gündelik olanla değil abartılmış dramların peşinde koşan filmleri sevmiyor oluşum ve biutiful'un da bunun tam karşısında konumlanmış oluşu kendisini sevmem için yeterli sebep oldu, hakkında daha başka bir şey söylememe de lüzum yok herhalde.
291 entry daha
hesabın var mı? giriş yap