13 entry daha
  • efendim "varoluş mu önce gelir öz mü" irdelemesi yaparak girmeyeceğim mevzuya. lisedeki felsefeden anlamayan felsefe hocam geliyor aklıma, asabım bozuluyor. her ne kadar anselm'in ürettiği, descartes'in apardığı ontolojik kanıtın doğru olduğunu düşünmesem de; şurada [1] bahsedilen kant ve hume amcaların bu kanıtı çürütüşüne de katılmıyorum. aslına bakılırsa kant ve hume dayılara da haksızlık etmeye gerek yok; çünkü esasen kabul edilebilir ki, onlar da ontolojik kanıtın dayandığı ilkenin saçmalığını göstermek için, benzer bi ilke üzerine oluşturdukları argümanla tanrının yokluğunu ispatlamışlar. yani ürettikleri argüman, tanrının yokluğunu ispat etmek için değil, ontolojik kanıtın saçmalığını göstermek için kurulmuş. kısaca bahsetmek gerekirse; evreni yaratmak, akla hayale gelebilecek en büyük başarıdır; bir şeyi başaran varlık ne kadar güçsüz ve yoksunsa, o başarı o kadar büyük olur (bir insanın cümle kurması başarı sayılmazken, muhabbet kuşunun kurması başarıdır, da vinci'nin bir portakal resmi yapması başarı değilken, bir körün yapması başarıdır vs.); bir tanrı için en büyük engel var olmamasıdır; eğer var olan bir tanrı, bu evreni yarattıysa, var olmadan bu evreni yarabilecek olan tanrıdan daha güçsüzdür; tanrı'dan daha güçlü bir varlık düşünülemeyeceğine göre tanrı yoktur. şimdi görülebileceği üzere, buradaki hatanın nedeni, evreni yaratmak akla hayale gelebilecek en büyük başarıdır iddiası. her halükarda bu evrenden daha büyüğü, daha karmaşığı, daha güzeli vs. yaratılabilirdi. sözgelimi sadece insanmerkezci bir açıdan irdelesek, ki neden irdelemeyelim, geriye kalan her şey aynıyken, yalnız cengiz han'ın, hitler'in var olmadığı bir evren; ya da sözgelimi fakirliğin, hastalığın olmadığı bir evren şu ankinden çok daha iyi bir evren olurdu. öyleyse bu evreni yaratmak, akla gelebilecek en büyük başarı olamaz. ha bu benzer bir argümantasyonla, en fazla varsayılan bir tanrının beceriksizliğine veya bizi siklemediğine kanıt olabilir orası ayrı.

    oraya girmeyelim, orayı kurcalamayalım dedik ama; sike sike platonizme, idealizme girecez sanırım. şimdi bu dünya görüşleri, her ne kadar hakkında iki cümle söyleyip de sikip atamayacağımız kadar önemli olsa da, biz bir-iki ucundan tırtıklayalım bakalım. öncelikle, zihinde var olan her kavramın bir karşılığı gerçekte de var mıdır? eğer 600 sene önce yaşamış olsaydım buna farklı bir yanıt verebilirdim ama, şu anda "yok öyle bir şey" demek istiyorum. matematik keşif midir icat mı? her ne kadar kurduğumuz biçimsel dizgelerin *, bu dizgelerden türetilen teoremlerin, bunları açıklamak için üretilen modellerin kesinlikle icat olduğunu düşünsem de, yine de gönlüm keşiften yana. evet üzerime koşarak gelen bir eşkenar üçgen yok; evet evrendeki görüngüleri açıklamak için ürettiğimiz fiziksel teorilerdeki matematik aslında tam yasalar değil, yakınsamalar; ve belki de hiçbir zaman "şeylerin" tam olarak hangi kural(lar) üzerine devindiğini belirleyemeyeceğiz-bilemeyeceğiz; ama bütün bunlar bir "yasasızlık" durumu olduğunu da göstermiyor. yani epistemolojik yaklaşımla belki hiçbir zaman ulaşamayacağımız bir yasalar bütünü, yine de var. bunu nereden çıkarıyorum? etrafımdaki dünya rastgele hareket etmiyor da oradan çıkarıyorum. pekiyi bizim zihinlerimizde yansıma bulan matematik gibi bir kavram, yalnızca bizim zihinlerimizdekinden çok daha büyük bir gerçekliğe sahipse, bizim zihnimizde oluşan matematiksel idelerin ille de gerçeklikle bir bağlantısı olması gerekmez mi? yooo. insan zihninin bugüne kadar ürettiği matematiksel yapıların, fiziksel teorilerin çok büyük bir çoğunluğu yanlıştır; yani hem matematiksel olarak, hem de fiziksel olarak bir gerçekliği yoktur; yani a priori bilgi gerçeğin kanıtı değildir; bu bir. ikincisi için, sıklıkla kullanılan mükemmel çember, eşkenar üçgen gibi kavramlar üzerinden değil de; ontolojik kanıt meselesiyle biraz daha ilişkili olsun diye sonsuz kavramı üzerinden bir şeyleri inceleyeceğim. sonsuz kavramı insan zihninde bulunur; ne alırsam alayım harcadığım para hiç bitmiyorsa param sonsuzdur, asal sayılar sonsuz tanedir vs. hatta insan zihninde sonsuz kavramı, tanrı kavramından çok daha iyi belirlenmiş, tanımlanabilmiş bir kavramdır. mesela georg cantor sayesinde, farklı durumlar için farklı sonsuzların birbiriyle ilişkisini falan inceleyebiliyoruz. reel sayılar da sonsuz, doğal sayılar da; ama reel sayılar daha sonsuz diyebiliyoruz mesela. pekiyi insan zihninde ve matematikte var olan sonsuz kavramı, gerçekte de var olmak zorunda mı, var mı? olmak zorunda değil *. evrende sonlu sayıda tanecik var, sonlu miktarda enerji var, ışığın belli bir maksimum hızı var; evrenin zaman olarak bir başlangıcı var. kara delik dersen; her kara deliğin çok büyük olsa da belli bir miktar kütlesi, çok çok küçük olsa da belli bir miktar hacmi; doğal olarak çok büyük olsa da belli bir miktar yoğunluğu var. belli bir miktar zaman aralığında sonsuz an vardır; belli bir uzay aralığında sonsuz nokta vardır dersen; planck zamanı, planck uzunluğu diye bir şey var. ha ivme altındaki bir cismin belli bir andaki hızını sonsuz küçükler hesabı kullanmadan, yani limit almadan, yani sonsuzu kullanmadan siksen alaman dersen, haklısın. ama yine de o cismi oluşturan parçacıkların oradan oraya biz sonsuzu kullanarak onların hızlarını bulalım da, sonsuzun evrende var olduğunu kanıtlayalım diye dolaştığını sanmıyorum. kaldı ki o hesap da dediğim gibi bir yakınsama hesabı; planck zamanı, planck uzunluğu orada da geçerli. yani yine; a priori bilgi, gerçeğin kanıtı olmak zorunda değil. yani özet olarak zihinde, idealar dünyasında var olan her şeyin gerçekte de var olması gerekmiyor. gerçi aksini de kimse iddia etmedi ya, neyse.

    şimdi ben bir saat boyunca boş boş konuştum, pekiyi zihnimizde var olan tanrı idesi, tanrının gerçekte varlığına bir kanıt mıdır? önceki paragrafta, insan zihninde ve matematikte vücut bulan sonsuz kavramının gerçekte var olması gerekmediğini - var olmadığını göstermiştik *. şimdi ontolojik kanıt kabaca der ki; tanrı kavramı, düşünülebilecek, hayal edilebilecek en mükemmel varlığa aittir. ve tanrı kavramı bizim zihnimizde vücut bulmuştur. şimdi bizim zihnimizde var olabilen bu kavramın açıkladığı tanrı, eğer var olmasaydı, bu onun mükemmelliğine gölge düşürürdü. var olan bir tanrı, var olmayan bir tanrıdan daha mükemmeldir. böyle bir mükemmel tanrı idesi de hepimizde var olduğuna göre, tanrı var olmak zorundadır, tanrı vardır. ya da kısaca; mükemmel bir tanrı var olmasaydı, bizim zihnimizde böyle mükemmel bir tanrı fikri oluşamazdı. efendim buradaki sorun basitçe, tanrı kavramının iyi tanımlanmış ol(a)mamasından kaynaklanıyor. bizim zihnimizde ve matematiksel olarak tanrı kavramından çok daha iyi tanımlanmış, üzerinde işlemler yapabildiğimiz sonsuz kavramı, gerçekte var olmak zorunda değil; hatta var olmadığını iddia edebiliriz. hal böyleyken daha doğru dürüst tanımlayamadığımız tanrı kavramının gerçekte var olduğunu kanıtlamak üzere böyle bir a priori argüman üretmek; kusura bakmayın bana dangalaklıktan öte bir şey değil gibi geliyor. tanrı nedir? sonsuzdan beri varolan*, sonsuza kadar var olacak*, her şeye gücü yeten*, her şeyi bilen* varlık. pekiyi bu tanrı kendi kendini yok edebilir mi; kendisinden bir tane daha yaratabilir mi; kendisinden daha güçlüsünü yaratabilir mi; her şeyi biliyorsa, kendisinin yapacağı şeyleri de biliyordur, kendisinin bilgisinin aksine bir eylem gerçekleştirebilir mi; gerçekleştirebiliyorsa bu her şeyi bilen sıfatına ters düşmez mi; gerçekleştiremiyorsa her şeyi yapabilen sıfatını sikip atmaz mı [2]; tanrının gerçekleştirdiği herhangi bir eylemin daha iyisini, kendisinden daha güçsüz, daha aşağı bir varlık gerçekleştirebilir mi [3] gibi sorular çöpte. yani tanrıya ait zihnimizdeki kavramsallaştırma bu denli zayıfken, "var olmak var olmamaktan daha mükemmeldir", "mükemmel bir imge bizim zihnimizde varsa gerçekte de vardır" gibi iddialar ortaya koyup da böyle bir kanıtlama çabasına girmek nasıl bir çaresizliğin ürünü olabilir? zihnimizde iyi tanımlanmış bir tanrı kavramı yok, tanrı diye varsayılan bir şeye ait sikik bir reprezantasyon, eksik bir imgelem, silik bir temsil var. bunlardan yola çıkarak ve "var olmak var olmamaktan daha mükemmeldir" gibi sikkoluğu yüz metreden görünen bir argüman üzerinden tanrının varlığını kanıtlamaya çalışmak epic fail değildir de nedir? koskoca insanlığın bin senedir bunun üzerine konuşması nedir yalnız, onu hiç bilemedim.

    [1] (bkz: #12160900)
    [2] (bkz: #13325426)
    [3] mesela "tanrının gerçekleştirdiği herhangi bir eylemin daha iyisini, kendisinden daha aşağı bir varlık gerçekleştirebilir mi?" sorusuna yanıtınız hayırsa; birinci paragrafta bahsedilen tanrının yokluğu kanıtı geçerli olur. çünkü evet, bu evreni yaratmak akla hayale gelebilecek en büyük başarı değildir; ama bir başarıdır. öyleyse var olmadan bu evreni yaratmak, var olarak yaratmaktan daha büyük bir başarıdır, yani daha iyisidir. öyleyse tanrı yoktur. (edit : aslında bu durumda tam da öyle olmuyor gibi geldi bi daha bakınca; daha doğru sonuç totoloji olur sanırım; o yüzden bu üçüncüyü boşa yazdım herhalde)
29 entry daha
hesabın var mı? giriş yap