8 entry daha
  • interplay'in cazdaki önemine değinmeye gerek var mı, bilmiyorum. eğer varsa bunu scott joplin'in big band öncesi dönemlerinden ragtime yıldızlarına değin fark edebilirsiniz, zor değil. işte bu albüm bu işin ulaşabileceği belki de son noktadır.

    1997 kışında "davulsuz ilginç dörtlü" olarak dışarıdan bakınca hayret uyandıran bu güzide cd'nin işine girdikten sonra bir daha çıkamazsınız. dave holland'ın yıllardır bilinen enfes tekniğine ek olarak inanılmaz duygulu çaldığı, lee konitz'in altodan nazikçe soprano saksofon tonu elde ettiği, bill frisell'ın genelde geri planda parçaların iskeletini ördüğü, kenny wheeler'ınsa trompetten öte flügelhorn'uyla korteksimizin akustik alanını huzura boğduğu ecm başyapıtının kapağı içini belli edercesine hüzünlü ve yalnızdır. [buradaki konsepte eşdeğer olmamakla birlikte albümün the widow in the window'la yalnızlık teması üzerine başarılı bir örtüşme gösterdiğini de eklemek isterim.]

    kariyerleri boyunca özgür doğaçlamanın her yönünü/her şekilde yaşamış, adeta fenomen haline gelmiş [gerçi konitz'in son dönemlerinde bozduğunu söylemek isterim.] bu dört adamın kurallı doğaçlamalarının bu kadar haz vereceği arild andersen'in lifelines'ından ya da yine wheler'ın music for large & small ensembles'ından anlaşılıyor, yıllar öncesinden belliymiş doğrusu. wheeler'ın yaratıcılığına, kompozisyonlarına her albümde daha da tutkuyla bağlanıyorum. bu albüm de onlardan biri.
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap