64 entry daha
  • fikrimce amerikan sineması adına yapılmış en dişe dokunur romantik komedilerden biri, hatta ilk beş içinde bile sayılabilir.

    insanların düşüncelerini olduğu gibi söyleyebildiği bir dünyada mark bellison (ricky gervais) adlı başrol karakterimiz yalanı keşfediyor ve böylece ilk yalan söyleyen insan oluyor. (aklıma 15 gün boyunca hiç yalan söylemeyen, hatta doğruyu saklamayı yalan kabul eden şimdi adını hatırlayamadığım yazarın yaşadıklarını hatırlattı. onun yaşadıkları bu filmin tersden okunuşu gibi idi gerçi.)

    --- spoiler ---
    mark sıradan, 40 yaşlarında, yakışıklı olmayan, kilolu, fakir, işinde başarısız, hatta "loser"'a yakın bir karakter.. kendinden çok daha iyi durumda bir kızla (jennifer garner) akşam yemeğine çıkıyor ve kıza aşık oluyor. (kızın buna mastürbasyon yapmakta olduğunu söylediği sahnedeki doğruculuğu ve markla ilgili fikirlerini ifade edişi, eş seçiminde genetik mirasa önem vermesi oldukça komikti.)
    mark bir film şirketinde çalışıyor ki, insanların doğrudan başka bir şeyi söyleyemediği bir düzende kurmacaya da yer olmadığından, filmler bile belgesel kıvamında. ancak mark'ın çalıştığı yüzyılda kara vebadan başka bir ilginç olay yok. belki bunun etkisi ile belki de markın beceriksizliği nedeni ile, beklediği üzere işten atılıyor. bu durumdan haberdar olan ev sahibinin kirasını istemesini müteakip, mark'ın bankaya gitmesi ile herşey değişiyor: mark yalanı keşfediyor. (olmayan şeyi söylemek olarak ifade ettiği "yalan" kavramı için de bir isim bulamıyor.)
    bundan sonrasında mark'ın huzurevinde ölmek üzere olan annesini, ölümden sonrasındaki boşluktan korkmasını engellemek üzere, rahatlatmak adına söyledikleri tüm dünya düzenini ve filmin dilini değiştiriyor. (mark'ın annesinin kaldığı huzurevinin kapısındaki yazı oldukça trajikomik ayrıca; "umutsuz yaşlı insanlar için hazin bir yer") mark'ın annesi için yarattığı ve bizim bildiğimiz dinler tarafından ifade edilene benzeyen "cennet kavramı" herkes için bir umut haline dönüşüyor ve mark da istemeden de olsa bir peygamber kimliğine bürünüyor.
    bundan sonrası tam bir din paradosi şeklinde gelişiyor. mutlu olmak adına sorgulamayan, her anlatılanı doğru kabul eden bir "mürid" olmaya hazır insanlık, özellikle ölümden sonrası ile ilgileniyor.
    mark'ın kuralları yazmak için pizza hut kutularını kullanması (daha önce de cola ve pepsi reklamlarının komikliği ve gerçekçiliği) "üzerine yazabileceğim daha bir şey olsaydı, tablet gibi" cümlesi ve hepsinden önemlisi "gökteki adam" kavramı. kurallar çok basit görünmesine rağmen, insanların kuralları detaylandırmak istemesi, kötülük geldiğine inandıkları gökteki adamı lanetlerken, sonraki hayatlarında güzellik vereceğine dair inançlarından dolayı gücüne inanmaya başlamaları amerikan sinemasından beklenemyecek ölçüde bir dalga geçiş.
    1. kural-gökyüzünde herşeyi kontrol eden bir adam var. görülmeyecek kadar yüksekte yaşıyor.
    2. kural-ölünce hiçlikte yok olmuyorsunuz.
    3. kural-herkesin bir konağı oluyor.
    4.kural-sevdikleriniz de sizinle beraber olacak.
    5.kural-gece gündüz her çeşitten dondurma olacak. (bu süperdi mesela)
    6. kural-kötü şeyler yaparsanız bu harika yere gidemezsiniz, kötü bir yere gidersiniz.
    9.kural-iyi yere mi kötü yere mi gideceğinize gökteki adam karar verir.
    10.kural-gökte yaşayan adam kötü şeyler de yapsa, ebedi hayat vererek sizi ödüllendirir.

    asıl vurucu ve peygamber mertebesine yükselten cümle "bana bunları gökteki adam söyledi" demek. sonrasında nasa gökteki adamı arıyor zaten....

    film buraya kadar muhteşem. ancak bazı takıldığım noktalar oldu ki bu ironi içinde önemsememeye gayret ettim. birincisi; herkesin doğruları söylediği bir düzende, nasıl kapitalizmin yükseldiği. ikincisi; bu filmin aslında bir romantik komedi klişesi içinde yol aldığı ve tam anlamıyla bir amerikan rüyası olduğu. çünkü mark, keşfettiği yeteneği ile legal olmayan bir yöntemle zenginliğe ulaşmış ve sonunda arzu ettiği kadınla evlenerek, klişe aile sistemine kavuşmuştur.

    ama şu süper detayları göz ardı edemeyeceğim; birincisi kokain bağımlısı trafik polisi edward norton, masada duran oscar heykelciği, mark'ın isa görünümdeki hali, evlilik yemini esnasından yalandan arındırılmış sözler...

    --- spoiler ---
227 entry daha
hesabın var mı? giriş yap