8 entry daha
  • repulsion'a paralel dertlerin, elbette politik arka planlı, yine çürüyen bedenler ve patateslerle, bu sefer daha kör gözüme parmağım minvalinde sembolik anlatımı. ben yine de sevdim, ancak piyanist kadının olduğu tüm sahneler filmin en çiğ dakikalarını oluşturuyor.

    güney amerika sinemasında örneklerini gördüğümüz (bkz: tony manero), (bkz: cronica de una fuga) geçmişin travmatik sonuçlarının seyirciyi tokatlayan anlatımından ziyade daha sakin bir yol izlemesi bile bence en azından görülmeye değer.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap