3 entry daha
  • roma kılıçtır*. baştan şunu diyeyim bu giride roma'nın askeri yapısı detaylı incelenmemiş olup, roma'nın askeri yapısının oluşmasına neden olan olaylara bir göz atılmıştır.

    roma kılıçtır. cermenlerde kılıçtır, galyalılarda. aradaki fark şudur. şimdi tasavvur edin, uzun bir kılıç kullanan kişi fiziksel olarak yapılı olacaktır, olmalıdır. kısa kılıç, yani gladius kullanan bir asker bu kılıçla kendini savunmak için disiplinli bir eğitimden geçmek zorundadır. yine aynı askerin kısa kılıçla kendini koruması için silah arkadaşları da disiplinli olmak zorundadır ki silahı etkin bir şekilde kullanabilsinler ve birliğin çok zayiat vermesini engellesinler.

    roma imparatorluğu bildiğimiz üzere piyade ağırlıklı orduya sahip olan devlet olup, askeri olarak genelde coğrafi bir şekilde ayırabileceğimiz imparatorluktur. roma'nın akdeniz havzasına hakim olmasından kaynaklandığı için karadaki askeri sistemi kadar denizcilik sisteminin incelenmesi de faydalı olacaktır. imparatorluk olarak geniş ve çok farklı coğrafyalara yayılan roma'nın askeri tarihini belirleyen olaylara sırasıyla bir göz atalım.

    brennus vakası ve vae victis:

    roma'nın sistemine arpad şurada değinmiş: (bkz: #27038147) brennus başlığında yazanları okuyup vae victis varyatasını algıladıktan sonra şöyle devam edelim. efendim şimdi siz romasınız ve sağa sola atar yapıyorsunuz. karşınızda ise savaşçı kelt kabileleri var, sizin ordunuza benzer italya'da bulunan irili ufaklı latin devletleri var. rakibinizin kabile konfederasyonu şeklinde örgütlenmiş olan savaşçı bir ulus olması ya da size benzer askeri örgütlenme içinde olması hâliyle işlerinizi zorlaştıracaktır, çünkü uygarlığınız hellenistik uygarlıklara benzer bir şekilde şehir merkezli. bu durumda da rakibinizi ekarte etmek için ya onun gibi savaşçı bir ulus olacaksınız ki bu şehir yapısını terk etme anlamına gelir ve ekstra nüfusa ihtiyaç duyarsınız ya da profesyonel bir ordunun temellerini atacaksınız. profesyonel bir orduda çalışan birey için devlet barınma, silah, erzak, maaş gibi temel ihtiyaçları karşılamakla yükümlü olacaktır. bir meslek olarak askerliğin çıkışı roma'nın gücünün temelini oluşturacaktır. ama burada şöyle bir durum da vuku bulacaktır. belirli bir ücret karşılığı canlarını ortaya koyarak savaşan kişilere ne önerilebilir? işte bu sorunun cevabı birbirleri ile bağıntılı olan iki yanıttır aslında. bunlardan birincisi tabii ki ekonomiktir, yani yağma-köle alma vs gibi. ikincisi ise romalıların bir çeşit ex gratia* olarak belledikleri honorariumdur*. yağma ve köle alma daha sonra bu köleleri satma askeri mâli açıdan zenginleştireceği gibi peş peşe gelen zaferler askerlik mesleğinin şanını artıracaktır. bu da askerliği cazip bir meslek hâline getirecek. kazanılan toprakların getirisi daha çok nüfus, daha çok nüfus demek ise daha çok vergi demek olacaktır ki artan vergi kaynakları sayesinde devlet daha fazla asker alabilecek ve böylece daha geniş topraklara hükmedebilecektir.

    pirus ve pirus zaferi

    italya'daki etrüsk kökenli yerleşim birimlerini ele geçirmeye başlayan roma'ya karşı kimi devletler epir kralı pirus'tan yardım istediler. pirus dediğimiz kral romalıların şanını duymuş olacak ki onları yenmeyi çok ama çok ister ve kendisinden yardım isteyen devletlerin çağrılarına olumlu yanıt verir. bunun neticesi de şöyle olur. romalıların profesyonel ve hellenistik uygarlığın falanj* sistemine nazaran daha gelişmiş olan prototip lejyonları pirus'un ordusuna* karşı canla başla mücadele ederler. roma yenilmesine rağmen pirus'a o kadar çok kayıp verdirir ki epir kralı ordusundan neredeyse yoksun kalacaktır. zaten bir kaç senenin geçmesinden sonra kral ordusunun çoğunu kaybettiği için sicilya'da prototip mafya tarafından taşlanacak ve öldürülecektir.

    romalıların pirus'a kaybetmeleri savaş alanında bir yenilgi olsa dahi taktik ve stratejik açıdan devrin süper gücü olan hellenistik uygarlığın önemli temsilcilerinden birine karşı kazanılmış zaferdir.

    delenda est carthago* ve pön savaşları

    epir kralı pirus'un öldürülmesinin ardından geçen süreç içerisinde roma akdeniz'de yayılmaya başladı ve sicilya'da fenikekökenli bir kavim olan, geiserich'e kadar denizde en önemli rakipleri olacak kartacalılar ile karşılaştılar. kartaca uygarlığı denizci bir uygarlıktı, fenike'nin daha kolonyel olanı diyebiliriz. askeri açıdan roma kadar gelişmiş olmasalar dahi ticaret sebebiyle inanılmaz zenginleşmiş, etkin bir denizcilik ağına sahip, güçlü olduğu denizcilik sayesinde italya yarımadası'nı ablukaya da alabilecek kapasite bir devletti kartaca.

    kartaca ile olan savaşlar esnasında kartaca bol miktarda paralı askerden faydalandı. bununla da kalmadı, yerel kabile beyleri ile romalılara karşı anlaşma sağladı, ki bu durum romalılara bir şeyi daha öğretmiş oldu; diplomasinin önemi.

    romalıların karaya vurmuş olan bir kartaca gemisini ele geçirmesi savaşların seyrini değiştirdi. o zamana kadar denizde kartaca'ya pek çok kez yenilmiş olan roma kartaca gemisini kendilerine örnek olarak gemi üretimine ağırlık verdi ve bir zaman sonra denizde ibre roma lehine döndü. bunun getirisi roma'nın önce sicilya'yı ele geçirmesi oldu. sicilya ele geçirildikten sonra romalılar iber yarımadası'nda kolonyalizmine devam eden kartaca'yı orada da takip ettiler ve iber yarımadasını ele geçirdiler. aynı dönemde denizlerde etkin oldukları için suriye'ye ve yunan yarımadası'na çıkarmada bulundular. bahsi geçen bölgeleri yavaş yavaş ele geçirmeye başladılar.

    pön savaşları'nın bitmesi ve kartaca'nın yıkılması ile denizde ve karada en az kendileri kadar güçlü olan bir rakibi ekarte ettikleri için romalılar vaktinde roma şehrini yağmalamış olan galyalılar ile yüzleşmeye fırsat buldular, özellikle de arverni kabilesi ile. bu geçen süreç içersinde i.ö 2. yy'da gaius marius isimli kişi roma'nın lejyon sistemini reforme etti. reforme edilmiş roma ordusunu incelersek şöyle bir şey görürüz:

    sağ ala--------------merkez--------------sol ala(ala: roma ordusunda cenah/kanat anlamına gelen latince sözcük. kaynak: fi tarihinde okuduğum ve adını şu anda hatırlayamadığım bir romanda geçiyordu, buraya adını yazdım rahatladım.)

    sağ ve sol alalarda yer alan süvariler ordunun vurucu gücü olan süvarilerin çevrilmesini engeller. ordunun önünde yer alan ciritçiler yaklaşan -ve genelde romalılar kadar düzenli olmayan- taciz ederler okçular ve sapancılar ile beraber; opsiyonel olarak 3-5 ballistadır catapultdur vs.de vardır ellerinde. her lejyonerin en az iki adet ciridi vardır, yaklaşan düşmana lejyonerlerde ciritlerini atarlar ve düşmanın saflarının bozulmasını sağlarlar. lejyonun gücü senelerce disiplinli çalışmaktan geldiği için ordunun safı kolay kolay bozulmaz ve arkadaki saflar ile yer değiştirerek bir çeşit sirkülasyon sağlayan roma birlikleri defansif/ofansif bir şekilde düşman ile çarpışır. roma kadar disiplinli ve sabırlı olmayan düşman safında meydana gelen yarılmalar ile düşman birlikleri alalardan gelen süvari yardımı ile kıskaca alınır ve ezilir. aslında romanın sistemi disiplinli bir çalışmadan gelen sabır ile düşmanı yormaktır ki bu durum uzun süre avrupa'da romalılara üstünlük sağlamıştır, iki tane önemli savaş dışında. birisi arminius'un*** roma ordularını pusuya düşürdüğü teutoberg savaşı'dır, diğeri ise adrianopolis savaşı'dır.

    vare vare redde mihi legiones*

    pön savaşları'nın ardından roma açıkçası carrhae savaşı dışında büyük bir mağlubiyet almamıştı. büyük bir mağlubiyet almayan roma o zamana kadar kendilerine at üzerinde ya da yaya olarak misilli silah atan rakibe karşı testudo formasyonu denilen bir savunma mekanizması geliştirmişlerdi. bu savunma mekanizması bildiğimiz kaplumbağa/tosbağa formasyonu. kaplumbağa gibi kabuğuna çekilen birliğin rakibinin okunun bitmesini beklemesidir ki her birlik kendi kabuğuna çekildiği için çok fazla kayıp vermeden misilli silah saldırısını bertaraf edebiliyordu.

    carrhae savaşı'na kadar ağır süvari* ile karşılaşmayan romalıların mağlubiyeti ağır oldu ve 50000'e yakın lejyoner telef oldu. bunun sonucunda da roma doğu sınırında partlara benzer bir süvari örgütlenmesine girdiler. bu durumun bir ilginç yanı vardır, o da imparatorluk ikiye ayrıldıktan sonra bile doğu roma'nın partlara benzer kataphractlara sahip olması, batıda ise eyer kullanımının olmaması. imparatorluğun batısında romalılara süvari açısından rakip olabilecek pek fazla kavim bulunmadığı için romalılar ulan bir de batı için mi eyer, at zırhı yapacağız demiş olabilirler.

    hermann isimli cermen kabile şefi roma'da büyümüş, roma ordusunu incelemiş, onun güçlü yönlerini ve zaaflarını bilen bir kişi idi. cermanyaya döndükten sonra diğer kabile şeflerini de roma karşısında mücadeleye ikna etmiş bir bireydi. teutoberg ormanında varus'un roma birliklerini pusuya düşürdü ve aşağı yukarı 20000 roma lejyonerini yok etti.

    birinci triumvirate zamanında harran'da* alınan mağlubiyetin ardından cermen topraklarında alınan bu kanlı mağlubiyet ilk imparator augustus'u bir dizi önlem almaya sürükledi, limes.

    limes

    limes denilen sistem limitanei adı verilen hafif silahlı askerlerden oluşan sınır sistemiydi. limesler uzun süre imparatorluğun istilasını önlemiş olsa dahi roma'nın durmadan genişle politikasını değiştiren sistemdir. bu sistemde belirli aralıkla gözcü kuleler bulunur, bu gözcü kuleler sınırdaki hareketlikleri en yakın garnizona duman aracılığı ile haber verirlerdi.

    limeslerin haritası:

    http://en.wikipedia.org/…file:limes_and_borders.gif

    roma aşağı yukarı bu sistematikle kavimler göçü periyoduna kadar devam etmiştir. kavimler göçü dönemindeki imparatorluğun batı ve doğu yarılarının askeri yapısı başka bir entry temasıdır.*

    not: spatha kılıcı yerine gladius kılıcını hatırlatan araliaceaeye teşekkür ederim.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap