5 entry daha
  • taktiklerden ziyade biraz da savaş taktiklerini değiştiren silahlardan ve devlet yönetimlerinden konuşalım.

    misalen orta asya'dan gelen ordular son derece mobilize idi, moğollar dahil. peki moğolları bu derece yenilmez yapan neydi? bu sorunun istihbarattan yetenekli subaylara her sene düzenledikleri -günümüzde tatbikat olarak adlandırabileceğimiz- sürek avlarından ortalama bir süvarinin dört ata sahip olmasına kadar pek çok cevabı var. ama bir husus çok önemli, o da yayın değişmesi. kimi tarihçilere göre bir moğol atlısı dakikada altı tane isabetli ok atabilirmiş, hem de part atışı diye tabir edilen şekilde. işte bunu sağlayan kullanılan yayın değişmesi. moğollara kadar orta asyalı göçebe kavimler ) şeklindeki yayı kullanıyorlardı, moğollar gücü ele geçirdiklerinde yay } şekline gelmişti. farkları şudur, ) şeklindeki yayı uzak bir mesafeye göndermek için sol elinizle tuttuğunuz yayı sağ omzunuza kadar germeniz gerekir. } şeklindeki yay ile aynı mesafeye atış yapmak için sol elinizle tuttuğunuz yayı sol omzunuza kadar germeniz yeterlidir. çağdaşlarına göre son derece üstün bir biçimde mobilize ve organize olan bir ordu düşünün, yay germek için daha az enerji harcasın bu ordu; siz at sırtında değil yaya iken yayı gerene kadar adam attan geriye dönüp size attığınız okun iki mislini atabilsin. timuçin cengiz han olurken başlarda aristokrasiyi destekledi-belki de güce ulaşmak için-, ama han olduktan sonra sazı eline almaya başladı; aristokrasiden ziyade meritokrasiye yöneldi. güçlü bir kral olabildi, ama biraz daha zorunu da becerdi ve halkının gözünde bilge bir han oldu. her neyse cengiz han uzar gider, o yüzden buradan buyrun (bkz: cengiz han/@flavius aetius).

    falanjlar hakkında en azından uzun mızraklı birlikler diyebiliriz, ama ya falanjlara benzeyen terciolar, swiss armoured pikemen birlikleri. bu adamlar sıkıntılı insanlardı, bir de bunlara tepki olarak doğan landsknecht birlikleri vardı; onlar da sıkıntılı adamlardı. günümüzde dosta güven düşmana korku salan isviçreli muhafızlar gustav adolf'a kadar tarihin akışını değiştirdiler. yazılmışına buyrun: (bkz: #6564113) gustav adolf'a kadar geçen süreç zarfında -belki macaristan hariç, ki onlar da 1526'da kaybediyorlar- kıta avrupasında savaşlar piyade ağırlıklı oluyor, ateşli silahlar yeni yeni kullanılmaya başlıyor. örme zırhlar yerlerini dökme zırhlara bırakıyorlar. dökme zırhlı süvariler hızlı hareket edemiyorlar, uzun mızraklı piyadeler tarafından biçiliyorlar. yaylar gelişmiş, crossbow denilen yayları çiftçiler bile etkili şekilde kullanabiliyor.

    1520lerde almanya'da thomas müntzer, florian geyer gibi kişilerin önderliğinde protestan ayaklanmaları başlıyor. geyer demişken hakkında güzel bir marş için buradan buyurun:(bkz: wir sind des geyers schwarze haufen) augsburg barışı yapılır yapılmasına, ama sonrasında 1618-1648 arası gerçekleşen otuz yıl savaşları patlak verir. gustav adolf süvarilerin önemini tekrar kanıtlar avrupa'ya. seyyar sahra topları geliştirir. vestfalya antlaşması'ndan sonra almanya'nın parçalanması, ardından geçen süreç içerisinde prusya'nın güçlenmesini bana nedense roma'nın güçlenmesini hatırlatır. hani meşhur bir laf vardır ya her devletin ordusu vardır, prusya ordusunun devleti vardır. inanılmaz bir disiplin, rivayete göre savaş alanında sanki bir tatbikattaymış gibi hareket ederlermiş. prusya militarizmi gücünü junkerlere dayandırırken yetenekli kralları ile kıta avrupasında neredeyse rekabet edilemez duruma geldiler, ordu-devlet anlayışı krallarının lakaplarına bile yansımıştı: misalen, çavuş-kral lakaplı friedrich wilhelm i. ilginçtir avusturya imparatorluk tacını ilk taktığında bu durum prusya'nın öncülü olan brandenburg krallığı zamanında gerçekleşmişti. prusya'nın güçlenmesi için avusturya ile hesaplaşması gerecekti, hesaplaşdılar ve silezya'yı almayı başardılar. barry lyndon filmindeki gibi, inanılmaz disiplinli, junkerlere dayanan bir ordu. aslında ilginçtir, prusya ordusu günümüz tabiri ile profesyonel ordu idi, avrupa'nın profesyonel ordularla tanışması ise osmanlıların yeniçerileri aracılığı ile olmuştu. prusya ordusu'nun bir diğer farkı ise almanların auftragstaktik dedikleri taktik çeşidi idi. taktik aslında basitti, her birliğin savaş alanında bir görevi vardı. generaller altlarındaki subaylara onlar da bir alttlarındaki subaylara savaş esnasında ne yapılması gerektiğini söylerlerdi, böylece ordu birbirinden bağımsız hareket eder gibi gözükse de ortak bir amacı gerçekleştirmek için farklı amacı gerçekleştirmeye çalışan insanlardan oluşurdu. savaş esnasında duruma göre hareket eden avrupa'nın çok önünde bir taktikti, yine de napolyon'a karşı tutmamıştı.

    prusya demişken, fransa'ya ucundan bir değinelim. (bkz: l'etat c'est moi). brandenburg hanedanlığı merkezi bir devletin savaşlardaki gücünü görmüştü, bu da dursun burada.

    napolyon çoğu harp tarihçisine göre belli bir taktiği olmayan, savaş esnasında aldığı kararlar ile usta bir satranç oyuncusu gibi savaşları kazanan bir generaldi. gerçi kendi tabiri ile harp okulunda öğretilenleri iyi uygulayan bir generaldi. yine de napolyon'un stratejileri hakkında harp tarihçilerinin buluştukları noktalardan biri, onun topçuları inanılmaz etkili kullandığıdır. bunlara istinaden napolyon hakkında söylenebilecek iki şey varsa biri kardeşini neden asker ile birlikte hareket etmediği, cepheyi önden görmediği için onu azarlayan mektubudur; diğeri ise italya seferi'ne çıktığı esnada topu bile olmayan orduya yaptığı konuşmadır. sanırım harika bir taktisyen olduğu kadar, inanılmaz derecede askerin güvenini kazanan ve ona moral veren bir generaldi.

    o kadar avrupa demişken, kolonilerden bahsedersek ingiliz kolonilerinin birinde isyan patlak verdi; güney afrika. felemenk kökenliler, ki boer deniliyor kendilerine, gerilla savaşı'nın temelini attılar bir nevi. uzun zaman ingiliz ordusuna kök söktürdüler.

    ruslarda ise ivan grozni* boyarları katledip, merkezi bir devletin temelini atmıştı, kaçan boyarlar ya da boyarlar katledilene kadar boyarlardan kaçan halklar ise kazaklara* sığındı. beyaz ordu-kızıl ordu arasındaki iç savaşta bile ilginçtir çarın gücünü bu kazaklar oluşturuyorlardı. ilk rakipleri olan tatarlar, daha sonraki rakipleri olan kafkas milletleri gibi at sırtında tüfekli, kılıçlı ve mobilize bir ordu. uzun zaman steplerde rus ordusunun belkemiğini oluşturdular. her ne kadar muadilleri olan sipahiler, hussarlar, dragoonlar vs ile karşılaştırılabilecek kalitede olmasalar da, boşa dememişler never start a land war in russia.
8 entry daha
hesabın var mı? giriş yap