14 entry daha
  • yalnızlığın iliklerine kadar hissedildiği görsel bir şiir şöleni. duygu ve düşüncelerle yaşayan yalnızların hislerine tercüman olmuş bir ilk. oyun kategorisine girmeyen bir oyun. oyun değil ama oyun. bilemedim şimdi. mükemmel bir şey. bu kadar tanım yeter herhalde. oyunu aynı gün içerisinde iki defa bitirmeme rağmen üçüncü için kısa bir süre geçmesini bekliyorum ki kendime geleyim. zira ortalama 1-1,5 saat süren bu serüvenden her oynandığında başka şeyler çıkarılabiliyor. hatta görülebiliyor.

    ne diyorsun amına koyim diyenler için gelsin: bu bir oyun (demeye dilim varmıyor) ve oyunda amacımız yok. hiç bir aksiyon yok. sadece ileri geri sağa sola gidebiliyoruz. yani bırakın oyun severleri klasik icon adventure oyunu sevenler bile sıkıntıdan buna dayanamaz. ancak edebiyat ve yalnızlık severlere tavsiye ederim. neyse.

    --- spoiler ---

    oyunun sonunda yere düşmeyip mektupların olduğu yere yönelmemiz bizim ruh-hayalet benzeri bir şey olduğumuza işaret ediyor bence.
    zaten antene giderken tepede gözüken silüeti gördüğümde tüyler saygı duruşuna geçti birden. kaşla göz arası kayboldu tabi. otoyolu gördüğümüz sahnedeki gibi. daha sonra ikinci oynadığımda farkettim gizli hayaletleri. hastane odasında bir yataktayız ve beynimiz nörolojik oyunlara gark ediyor da olabiliriz bizi. sanitarium'u hatırlatırım.

    --- spoiler ---

    öyle ağır bir ingiliz edebiyat dili var ki anlatıcının, toplasan belki 10 civarı paragraf konuşuyor ama yazı kaybolana kadar anlamak var bir de anladığını anlamak var. ilk oynadığımda olayın özünü zerre anlamadım. acaba gerizekalı mıyım dedim de sonra kimsenin anlamadığını okuyunca nasıl da rahata erdim. bu sebeple dil paketinden yararlanmakta büyük fayda var. çünkü dil bilmek yetmiyor böyle durumlarda. ayrıca ingilizce'nin yaratıcı bir dil olmadığını da çürüttü benim gözümde.

    beni en çok kıran nokta ise, bu oyun burda bitmez ve bitmemeli!

    şu dünyada tek saygı gösterdiğim insandır indie yapımcısı. gerek oyun gerek film. sen ben gibi düşünüp yanına yandaş bulan adam bunlar. ne godamanların eline ayağına bakar ne de kimse onu yönlendirebilir. o yüzden diyorum ki, aynı atmosferde ve sürede bir ikinci part çıkarsalar yeter. ek paket gibi. her şeyi açıklamasa da yine bize bıraksa da kompozisyonun sonunu, o da kafi. yeter ki tat damakta kalmasın.

    nacizane incelememin sonuç kısmında yine bir tanım yapasım geldi bak. tutmayın yapacağım! ıssız ada yalnızlığının resme bürünmüş, dizelere dökülmüş, zaman zaman müzikle süslenmiş karanlık bir halidir dear esther. sanırım çok etkilendim. canımı yaktı gece gece bu oyun.
53 entry daha
hesabın var mı? giriş yap