5 entry daha
  • şile’nin kumbaba ile birlikte en çok bilinen plajıdır.
    mekana niçin "ağlayankaya" isminin verildiği,bir kasaba klişesi içerisinde efsanevi bir aşk masalına dayandırılmıştır:

    öykü yine bir fakir genç,zengin kız profili içermektedir.herkes bilir ki; fakir çoban allahına yakışıklı,hayvan gibi body yapmış,göğsü kanadı yerli yerinde bir şahıs;zengin kızı ise her daim güzel,her daim alımlı,sütun gibi bir insan evladıdır.ve bu iki genç ilk kez göz değmesi neticesinde delicesine aşık olurlar.ama hikayenin klişeliği gereği fakir gencin ana babası “vay başımıza talih kuşu kondu.zengin olduk.evlenin de kurtulalım bu mezbelelikten.koyunuydu tavuğuydu ömrümüzü yediler” demekte iken zengin kızın ebeveynleri ise davulun dahi belirli bir ritm ve denklikte çaldığından dem vurarak red cevabı verir.
    netice itibari ile kavuşamamanın verdiği ağır yükten mütevellit yemeden içmeden kesilen çoban genç,kendini bugün ağlayan kaya olarak bilinen koyun kayalıklarından,ortada bulunan mağaranın hemen üzerinden boşluğa bırakır.genç kız; “yaw ne yapıyon.dur bi dakka.kaçarız maçarız.bu tip hikayelerde intihara kadar kavuşmanın 1001 yolu vardır” demeye kalmadan sevdiğini kan revan içinde yer ile yeksan görünce çilgin bir şekilde ”ağlamaya” başlar.ağlar da ağlar…sonunda hikaye gereği kendi de aynı noktadan,ortadaki mağaranın hemen üzerinden kendini boşluğa bırakır.mekanın yaşayanları yer yer ve zaman zaman işte bu yerden ağlama sesi geldiğini iddia ederler;kimileri duyar,kimileri ayıp olmasın gayesi ile duyar gibi yapar.

    bir allahın kulu da “karadeniz dediğin mekan doğası itibari ile esintilidir.bir yerlerden ses yapıyordur.yapmayın etmeyin” dememiş,bu hikaye günümüze kadar gelmiştir.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap