2 entry daha
  • spoiler içerebilir- biliri fazla, başını sonunu anlatıyorum ona göre.

    sakin temposuyla aslında uzun soluklu dönem dizileri gibi ilerleyen fakat kendini izlettiren bir tarihi-romantik komedi. tek sezon ve bir saati az biraz geçen 20 bölümden oluşuyor. gençleri sıkmayacak şekilde ele alınıp eğlenceyle karışık çaktırmadan kore tarihini öğretmesi takdirlik. ayrıca sahnelerin bakışlar ya da mimiklerle uzatılması kısmını kenara koyarsak gerçekten başarılı bir senaryosu var. ki bence dizi sungkyunkwan'dan çok babalar ve çocukları hikayesi.

    konu yine bir erkek kılığına girmiş kız klişesinden çıksa da dediğim gibi gerek kore tarihi, gerek karakterlerin aileleri ve birbirleriyle ilişkileri ve en gerek f4 (kim yoon hee/shik - lee sun joon - moon jae shin - goo yong ha) sayesinde gayet seyirlik.

    hazır f4 demişken buradan başlayayım. öncelikle kim yoon shik/hee (park min young). içinde bulundukları dönem gereği eğitim alamayan bu zeki kızımız çaresizlikten erkek kılığına girip ev geçindirmeye uğraşırken lee sun joon filozofu sayesinde kendini sungkyunkwan'da bulur. tüm ülke kanun ve geleneklerine karşı gelerek, sadece turnuva zamanı kadınların içeri girebildiği onun dışında kraliyet muhafızlarının bile giremediği konfüçyus öğretilerine sadık bu okulda onca erkeğin arasında kimliğini gizlemeye uğraşırken hem başarısı hem de bilmediği geçmişinin etkisiyle imparatorun dikkatini çekerek çeşitli görevleri üstlenmek zorunda kalır. bundan gerisi okuldaki çeşitli olaylar, görevleri yerine getirmeye çalışması, dostluk ve ilk aşk falan filan. kızımız gayet sevimli ama kız olduğunu ancak 'bazı' durumlardan sonra anlamaları zorlama olmuş. bir de bence kim yoon shik hali kız halinden daha güzeldi. daha sonra kardeşinin iç yüzünü anlattığı, babasıyla olan gölge oyunu misali ilişkisi ise çok etkileyiciydi.

    lee sun joon (park yoochun), 3. başbakanın oğlu. bizzat konfüçyus soyundan geldiğinden şüpheleniyorum. adam filozof, doğruluk timsali, yolundan şaşmaz, t cetveli... yok böyle düzgün bir insan dünyada. kitaplardan ibaret dünyasına dostluğun ve aşkın getirdiği şaşkınlıklar çok sevimliydi. babasıyla olan ilişkisinin doğruluk ve aile bağı çelişkisiyle karışık aktarımı dizinin en etkileyici yanlarındandı. babasını tipinden ötürü pek sevmesem ve tamamen masum bulmasam da dengeli bir karakter olduğuna ikna oldum.

    moon jae shin (yoo ah in), sungkyunkwan'ın çılgın atı, asi insan. sürekli öğrenci formasıyla gezse bu kadar dikkat çekmezdi. fakat kendine has karizmatik giyim tarzı ve sevimli kepçelerini kapatan saç modeliyle ortalığı yaktı geçti kızıl elçi. adalet bakanı olan babasıyla ilişkisi yine dizinin temel noktalarındandı. yeorim ile olan bence bir çok duygunun üstüne çıkmış dostluğu ise müthişti.

    veee goo yong ha (song joong ki) nam-ı diğer yeorim. şimdiye dek izlediğim tüm dünya geneli yapımlar içinde en tatlı karakter tacını kaptı, kolay kolay da bırakacak gibi durmuyor. o nası bi sevimlilik nası bi ördek ağızdır. yalnızca eğlence insanı gibi dursa ve çoğunlukla öyle olsa da vefakarlığı ve kadim dostluğu tartışılmaz.

    diğer karakterlerden savaş bakanının oğlu öğrenci başkanı ha in soo babadan oğula nesli, hem tipi hem karakter iticiliğiyle her sahnesinde kendine sövdürmeyi başardı. yanındaki karikatür elemanlardan at ağızlı olan bile doğru yolu buldu da bunun insan gibi davranması taa finalin sonuna kaldı. kızkardeşi sevimliydi aslında ama sevmiyorum böyle kendini anime sanan tipleri. yine okuldan gözlüklü şirin tipli eleman ve onunla takılan ikili baya eğlenceliydi. isimleri hatırlamak zor bir okul dolusu öğrenci sonuçta. kütüphaneci izleyen pek çok kişinin aklına burhan altıntop’u getirmiş gibi görünüyor.

    eğitmen kadrosundan rektör yine karikatür bir tipleme olmakla birlikte yalakalığı bizim iç akıtan (eriten olsa daha mı iyiydi ne?) takımın çokça işine yaradığından hoş görüyorum kendisini. profesörlerden yoo (park geun soo), geleneksel tarzından ödün vermemesine rağmen iyi bir eğitmendi hakkını vermek gerek. profesör jung’u (ahn nae sang) ise çok sevdim. batılı tarza ve görüşlere açık fakat aynı zamanda dostu olan kralına sonuna kadar sadık bu idealist eğitmen tam da geleceğin joseon’una yaraşırdı. ve imparator jeongjo (jo sung ha), bayıldım bu amcaya. yanakları sıkılası bir insan olmasının yanısıra yeri geldi mi dağları taşları titreten adil ve dengeli yönetimi, halkına olan sevgisi ve idealleriyle harbi kral adamdı. hayaline ulaştığını görmek isterdim.

    bir eksiklik olarak dizide yeterli müzik kullanımı yoktu. fakat ek bilgilerin yazılarla ekrana gelişi ve karakterlerin bazen bu yazılara tepki verişiyle açılıştaki çizim halleri güzel düşünülmüş.

    son söz olarak dizi boyunca beni güldüren sahneler kim yoon shik'in kimliğini öğrenme paralelliğine göre gittikçe gelişen uyuma şekilleri olurken, kahkaha attığım nokta kütüphanecinin sürekli bozulan asansörünün çin malı çıkması oldu.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap