2 entry daha
  • usta yönetmen max ophüls'ün yönettiği, joan fontaine'in başrolünü üstlendiği klasik film. genelde aşk üzerine kurulu filmlerden fazla etkilenmiyorum (duygusuz herifin tekiyim!!), ama bu filmden bir hayli etkilendim. film bitince ertuğrul özkök gibi bir kadeh şarap doldurmak istedim ama ne yazık ki şarabım yoktu. filme dönelim en iyisi. joan fontaine tek başına filmi alıp götürüyor. filme çok şey kattığı su götürmez bir gerçek. karakterin fakir haline de, zengin (sınıf atlamış) haline de başarıyla hayat vermiş kendisi. her daim platonik takılmış, aşkına karşılık bulamamış lisa rolünde yürekleri paramparça ediyor joan fontaine. parçalamasa da etkiliyor işte. üzülüyoruz kendisine. şimdiden belirtmeliyim ki her ne kadar yetenekli bir aktris olsa da melanie laurent'in işi zor. joan fontaine'in yarattığı etkiyi yaratabilecek mi acaba? bunu filmin yeniden çevrimi yapıldığında göreceğiz. laurent'i de lisa rolünde izlemek güzel olacak ama şu bir gerçek ki fontaine'in aurası laurent'te yok.

    howard koch'ın aynı adlı uzun hikayesinden uyarlanmış film. fakir bir kız iken apartmanlarına taşınan ünlü bir piyaniste gönlünü kaptırır lisa. ama ne o zaman, ne de yıllar geçtikten sonra bu piyanistin ilgisini çekmeyi başarır. ne zaman ki sınıf atlar, o zaman piyanistin ilgisini çeker. ama piyanist hiçbir zaman lisa'yı (aynı apartmanı paylaştığı lisa'yı) hatırlamaz. lisa da yavaş yavaş gerçeğin farkına varır: piyanistin tek amacı onunla zaman geçirmektir. kullanıp atacaktır onu diğerlerine yaptığı gibi.

    etkileyici bir filmdi.
7 entry daha
hesabın var mı? giriş yap