2 entry daha
  • baskıların kralı. mahalle, anne-baba falan hikaye. manevi çernobil.

    yaşını söylemekte perva eden insanlardan değilim. gerekli gereksiz de söylediğim çoktur. çeyrek asırı devirdiğimi duyan ama en aklı başında, en kültür seviyesi yukarılarda insanların bile bu dünyanın en saçma sorusunu sormalarından illallah ettim : "neden evlenmedin?" sen evlenmeye bir sabah kalkıp "ya hadi bugün birisiyle tanışayım da bir evleneyim" diyerek mi karar verdin? bu soruyu bir erkeğe sorarsanız anlarım. erkeklerde ki gerçekten bir tercihtir çünkü. ama kadın, istisnasız her kadın evlenmeyi, gelinlik giymeyi ister. plazaları topuklularıyla inleten kadınlar bile 2-3 kere görüştüğü adamın soy adıyla kendi adını bir düşünmüştür. bu ne kezbanlık, ne ezikliktir kadının doğasıdır. ama sen bu soruyu bir kadına yöneltiyorsan ne cevabı bekliyorsun ki? ya "istemedim" yalanını duymak isteyecek kadar üç kağıtçısın ya da "olmadı.." kelimesi ağızdan çıkarken oluşan ümitsiz ifadeyi görmek isteyecek kadar fesat.

    çok sıkıldım bundan. ya hu arkadaş, artık bir insanı tanımak için alternatif o kadar çok ki eskiden 3 yılda tanınırdı insanlar aynı evde bile, şimdi ankara'daki adamın demet akalın paylaştığında bana göre olmadığını anlayabiliyorum totalde 3 sn. işte bu karakterlerin ortaya dökülmüşlüğü bitiriyor bizi. ihitimal çokluğu kadar tüketme insiyatifimiz de var. yoksa kim ister lan kedilerle cama bakan bir ihtiyar olmayı? hayır, ben kedi de sevmem ne olacak halim bilmem.

    bir de şu modeller var : "kesin sen beyenmiyorsundur". he anam babam he. beğenmiyorum. bir insan bir insanı kurulmuş bir şekilde neden beğenmez? bunu anlamam, bunu şimdi beğenicem diye ruh halini güdümleyerek mi evleniyor insanlar? o adam yaşlanacak, belki felç geçirecek ben onu tuvalete götürücem afedersiniz. "hadi olsun yaa" diyerek yaptığın bir evlilikte bu ne kadar gönülden olur? kendine, çocuklarının babasına ve çocuklarına yaptığın daha büyük bir haksızlık var mıdır? evlilik müessesesini artık yapmak için yapmış olduğunuzda başınıza gelen her şeyi "bu benim derdim?" diye çekebilir misiniz? sonra, bütün psikiyatriler para sayma makinesi dayandıracaz. tam wolt bütün gün.

    iş yerinde olur olmadık her sohbet evliliğe gelir. bilmez gibi adamın bir kadın tarafından punduna getirilerek evlendiğini, gülümseyerek dinlersin. senden sağa sola "koca koca koca" diye bakmanı bekleyenler, bunu yapacak olsan potansiyel yağlı peynir türü diye bahsederler. hoş evlendiğinde nasılsa herkes aklanıyor ve nasılsa her kadın tam da bu yüzden evleniyor.

    aileyi hiç hesaba katmıyorum. annem hayatta olmadığı için teyzelerim "bak şu evleniyor senden 5 yaş küçük " diye resmen beyin tecavüzüne girişirler. iyi de evlenmiş de 5 sene sonra haberleri gelecek, ya aldatılmış ya ya işten çıkmış, ya kıl tüy yün.. onlar şu şu evlendi dedikçe, bende kötü evlilikleri örnek göstermekten bıktım artık "durun kahveye gidip bir adamı çeviriyorum" demeye başladım. artık nazımın hatrımın geçtiği kimseler müstesna ciddi anlamda sert çıkmaya başladım. "sen de yok mu bişe?" diyene "zıkkım var, ister misin?" diyorum.

    hülasa; toplumumuz bütün mutluluk kirişlerini evlilik üzerine kurmayan kadına hazır değil. ama inat değil mi " sen karşıma çıkmasaydın evlenmezdim" diyeceğim birisi çıkmadan evlenmeyeceğim.
150 entry daha
hesabın var mı? giriş yap