13 entry daha
  • orijinal ismi "nryu myeongmang bogoseo" (report on the destruction of mankind --- wiki'nin yalancısıyım) olan güney kore yapımı film

    birbirinden bağımsız -ve farklı yönetmenlerce çekilmiş- 3 hikayeyi barındırıyor film. genelde böyle birden fazla yönetmenin işlerini barındıran antoloji tarzı filmler belli bir kaliteyi tutturmakta zorlanıyor. bu tarz fimlerin bazı bölümleri çok iyi bazı bölümleri de çok kötü olabildiğinden, filmin genel seviyesi vasat veya ortadan hallice oluyor.

    doomsday book da bundan muzdarip. bütçe ve prodüksiyon problemlerinden dolayı film planlanan süresinden daha uzun sürede bitirilebilmiş fakat bu problemleri hissettirmeyecek kadar güzel bir prodüksiyon. ama ne yazık ki, her ne kadar fantezi film festivallerinde ödül almış olsa da, ortaya çıkan sonuç bu kadar senenin ürünü olabilecek bir iş değil.

    film, modern çağda kendini yok eden insanlık ve kıyamet teması üzerinden, insanlığa yeni bir tür "umut" vadetme noktasında birleşen 3 farklı hikayeyi anlatıyor.

    ilk bölüm, brave new world, nerd bir genç adamın çerçevesinden, çürük, toksik bir elmanın besin zincirine katılması sonucu zombilere dönüşen insanları anlatan bir tür zombie-apocalypse. bazı enteresan ve gülünç sahnelere sahip olması dışında pek orijinal sayılamayacak bir hikaye. içerdiği incil referansları ve hikayenin sonundaki "elma" ile "adem ve havva" göndermesi de ne yazık ki yetersiz ve biraz absürd kalmış.

    üçüncü film, happy birthday, gizemli bir web sitesinden kendine doğum günü hediyesi olarak bilardo topu ısmarlayan küçük bir kız ile, dünyaya çarpacak olan dev bir meteor (aslında gezegen büyüklüğünde bir bilardo topu) hikayesinin harmanlandığı felaket filmi tadında bir bölüm. hikayenin gerçeküstü yapısı batılı seyircinin pek tanıdık olmadığı kore yaşamı ve medyasına yapılan gülünç göndermelerle birleşince apocalyptic comedy haline dönüşmüş. filmin bence en zayıf bölümü.

    doomsday book'un en dikkat çekici -ve bence filmi kurtaran kısmı ikinci bölüm heavenly creature. günlük yaşamın aşırı bir şekilde otomatize olduğu yakın bir gelecekte geçen hikaye, budist manastırında çalışan bir hizmetçi robotun manevi bilince kavuşup aydınlanması ile bunu farkeden teknisyen ve robotu tehdit olarak görüp yok etmek isteyen şirket etrafında dönüyor. aşırı derecede blade runner ve artificial intelligence (biraz da 2001 a space odyssey) kokan hikaye kulağa pek orijinal gelmese de budist düşüncesinin temelini oluşturan noktalar hikayeye farklı bir bakış açısı katmayı başarmış.

    melankolik bakışı ve tekdüze sesiyle "fill your mind with nothingness", "we mistake perception as permanent truth and such delusions cause us pain", "perception itself is void as is the process of perceiving. as i am a perception of this void" gibi zen aforizmaları söyleyen bir robot, bölümün sonunda yaptığı konuşmayla filmin vermek istediği en umut dolu ve insancıl mesajı veriyor (kimileri bu kısmı fazla idealist bulabilir ama filmin ve bölümün genel işleyişi içinde tam olmuş bir fragman bence).

    sahip olduğu tema ile "doomsday" noktasına en az dokunan heavenly creatures, filmin en yavaş ilerleyen ve en ağır diyalogları içeren bölümü olmasına rağmen aynı zamanda filmin en güzel ve en unutulmaz bölümü de. sırf bu bölümden sağlam bir uzun metrajlı bir film çıkarmış aslında.

    genel olarak biraz dengesiz ve yer yer absürd kalmasına rağmen sırf bu ikinci bölümü yüzünden seyredilmeyi hakediyor doomsday book.
17 entry daha
hesabın var mı? giriş yap