4 entry daha
  • o gun tarih 19 kasim 1996 idi sanirim(ne guzel bir giris yaptim) ve havanin buz gibi soguk oldugunu hatirliyorum disarda...tam gunuydu soguk havada kalbimizi isitacak birseylere ihtiyacimiz vardi..lay lay lom muziklerle dans etmekten degil,en derin yaralarimizi yalayacak,en kotu duslerimizi bize yansitacak bir seyin ihtiyaciydi bu...cunku otesi yoktu..cok fazla aci ceken insan daha da bir seyden korkmuyordu... o gunden bu gune hayatla ilgili degismeyen bir kac fikrimden biri de budur...

    ben kucucuk bir cocuktum sanirim pearl jam istanbula konsere geldiginde...19 yasindaydim yani...92 yilinda hayatimiza kabus gibi coken grunge dalgasinin en akut etkilerini yasamaktaydim..elimde kopya bir iki kaset(biri pearl jam best of,biri no code'un raks 60liga cekilmis hali) walkmanle yasar,muzik dinlemenin tek formatinin bu oldugunu sanirdim. black cok sevdigim bir sarkiydi ama onun o huzunlu havasini,yikan temposunu anlamaktan cok uzaktim...zaten best of kasetinde de yarim kaliyordu o sarki(en sondaydi,sıkı cekim kaset dinleyicileri bu yarim sarkilari iyi hatirlayacaktir)

    o donemler istanbul simdiki gibi bir konser cenneti degildi,yılda bir kac buyuk konser olurdu en fazla o kadar ve bir gun pearl jam'in gelecegi haberini duydum... o haberin bugun beni bu kadar etkileyecegini nasil bilirdim...

    dunya ticaret merkezi(wtc ya da cnr degil) yesilkoyun de ilerisinde tam bir hangar goruntusuyle karsiladi bizi... hızlı tramvaydan inip oraya kadar ortak taksi tuttugumuz diger 3 kisinin gay oldugunu itiraf etmeliyim(o zamanlar bu kadar sakin yaklasilmiyordu onlara)...ve kapiya geldigimizde yuzlerce kisiyi-hayatimda daha once hic gormedigim kadar ilginc tipler oldugunu itiraf ederek- gordum... inanilmazdi,havaya biri bir sisesi firlatiyor,o bira sisesi gidip baska birinin kafasinda patliyordu ve kafasi yarilan kisi olayin farkinda bile olamayacak kadar sarhostu... hayir kucuktum ama o kadar dehsete kapilacak kadar degil,tuhaf bir bicimde olanlari kavrayabiliyordum... i love you eddie yazili pankartlar ya da sanki defileye geliyormus gibi giyinen insan musveddeleri yoktu ortamda...herkes evinden ciktigi gibi gelmisti,oldugu gibi...ne bir eksik ne bir fazla... abartilmis ya da azimsanmis hicbir sey yoktu orda...herkes muzik icin,herkes seattle icin, herkes kurt cobain'in ruhu icin gelmisti...

    haa donem olarak daha iyi hatirlarsiniz diye soyliym turkiyenin san marino'yu yendigi donemlerden biriydi: kapi onundeki kalabalik "giren avrupaya,çıkan avrupaya,nası koyduk ama san marinoya" diye tezahurat yapiyordu...sonra kapilarin acilmasi gecikince "ahmet sanin gotu kocaammaaann" a donustu o tezahurat gurultusu...

    10.000 kisiden fazla bir kalabalik vardi icerde...pis,havasiz,bombos,gelenler icin hicbir sey dusunulmemis bir mekandi...en one girmek icin seri cabalardan sonra sahnenin 2 metre yakinina kadar geldik yanimdaki arkadasla... konser basladiginda arkadan one itmeyle gercek manada olum tehlikesine (hayir abarti degil,yanimda yere dusen kizin kafasina basildigini da gordum) donustu ortam...ve anladik ki ses duzeni de ortam kadar berbatti... ama eddie vedderin sesi oyle buyuleyici,durusu o kadar karizmatik geldi ki bana ses,sicaklik,konfor hepsi onemini kaybetti konser boyunca...

    release ile girip no codedan sarkilar soyledi ardarda konserin basinda... i m open,who you arei iyi hatirliyorum...kitle hala gozleri ovusturmakla mesguldu..hatta jeff amentin sapkasini almak icin biri sahneye firlayip muslum baba konserlerini bile hatirlatti bize...mike mccready inanilmaz cooldu,konser boyunca hic durusunu degistirmedi,sadece sahne arkasindaki perdede sigarasinin dumaninin tellendigi sahane goruntuye takildi gozumuz...bu kadar basit ve bu kadar gercek..3 akor ve bir cigliki gelistiren,gelistirmek isteyen adamlar karsimizdaydi iste...

    eddie aslanlar gibi sarkilari soylerken olum tehlikesini atlatan seyirci de yogun bir sis halini alan sigara dumani ve inanilmaz sicakta sarkilara iyice isinip eslik etmeye basladi... garden,corduroy,rearwievmirror, elderly woman behind the counter in a small town ile iyice isindilar ama asil darbeyi tabii ki jeremy ve alive ile ustuste vurdular... artik herkesi dingin bie ruh hali almisti ama tek birsey kalmisti*:black

    tum salon deli gibi bagirdi "black,black" diye...ama calmadilar,seyircilerin isteklerini sevmediklerini sonradan ogrenecektim... ama daha inanilmaz bir sey oldu,eddie 5 metre yuksekliginde sahnenin tepesine cikti ve "atlayayim mi?" diye sormaya basladi...bugun bana acaip surreel geliyor bunlar ama o gun kendimizden gecmistik...muzik dergilerinde,kapaklarinda,tvlerde gordugumuz sey gerceklesiyordu gozumuzun onunde...biz hastalikli cocuklardik ve yuksekten atlamak istiyorduk... o bizim icin yapacaktı bunu, bir nevi kendini feda edecekti...

    porchun ardindan konser bitti,2 metre yakindan gordugumuz,kafamiza viski doken,su firlatan eddie vedder,sapkasiz cikmam abi tribini son saniyeye kdar koruyan jeff ament,aslanlar gibi calan stone gossard ve hala kafamda canli gordugum en cool insan olarak kalan mike mccready gitti,o gunden sonra da onlari gormedim bi daha...

    konser cikisi herkes,konserin oncesinin tam tersi inanilmaz sessizdi..yorgunluk,dinginlik,tatmin,ofke, soguk hava pek cok sey icice gecmis ve sanki konserden onceki insanlar gitmis yerine bambaska bir kitle gelmisti...hani derler ya "havada huzur kokusu vardi..." oyleydi iste...

    tum bunlari o zamanki zihinsel yapimla anlattigima dikkat edin eger sonuna kadar okuduysaniz...baska turlusu olmazdi cunku...trevanianin katyanin yazinda yaptigi gibi...bu yeterince anlasilir olacaktir heralde...

    otostop ve eve gitme macerasinin ardindan odama girdigimde yine ilk yaptigim sey kirik dokuk walkmanime, kırık dokuk raks kaseti takip yarim cekilmis olan blacki dinlemek oldu..bir hafta boyunca hep ayni sarkiyi dinledim...hala da dinliyorum...
44 entry daha
hesabın var mı? giriş yap