118 entry daha
  • 2014 versiyonu ile sinemalarımızı şereflendirmiş canavarlar kralı. e gidip görmemek olmazdı elbette.

    açıkcası seri ile alakam 1998 yapımı vasat film uyarlaması ile sağda solda hakkında okuduklarımdan ibaret. ancak bu bile yeterli gojira'nın sinema tarihindeki önemini kavramak için. iyi ya da kötü olsun, mevzu uzaylılar, canavarlar, doğa ana vs. hangisinin etrafında dönerse dönsün, sinemanın büyüsüyle koltuklarımıza mıhlanarak ve yer yer üç buçuk atarak izlediğimiz ne kadar felaket filmi varsa, orjinal king kong ile birlikte öncülüdür gojira. beyazperdeye ilk teşrif ettiği 1954 senesinden bugüne onlarca devam filmi, versiyonu, parodisi çekildi ancak etkisini hiç yitirmedi. ondandır ki, az evvel vasat olarak tanımladığım 1998 uyarlamasını bile sinemada altıma sıçayazarak izlemişimdir. insanoğlunun aslında ne kadar çaresiz olduğunun vurgulandığı filmleri pek severim, her ne kadar çoğu derinlikten uzak, en fazla çerezlik olarak değerlendirilebilecek yapımlar olsa da. gojira da dediğim gibi bu tarz filmlerin bir nevi atası ve hala, her zaman canavarların kralı.

    spoyler gir.

    --- spoiler ---

    öncelikle, bu tarz bir filme bir godfather, shawshank redemption, ne bileyim bir 12 angry men izleme beklentisiyle gidilmemesi gerektiğini yaşı kemale ermiş çoğunluğumuz biliyordur zaten. amaç eğlendirmek ve ürkütmektir, yeri geldiğinde "vay amk" dedirtmektir. düşündürmek ikincil amaçtır, olursa ne güzel olur, olmazsa sağlık olsun der geçilir. bu minvalde değerlendirdiğimizde hollywood'un bu yakın zamandaki ikinci godzilla girişiminin amaçladığını gerçekleştiren, kendi türü içinde başarılı bir yapım olduğunu söyleyebiliriz.

    gözleriniz boşuna başrol aramasın, zira (bence oldukça isabetli bir şekilde) filmde başrol godzilla'ya ait. diğer tüm karakterler ikinci planda. öncekileri izlemediğim için yorumda bulunamıyorum, ancak 1998 yapımındaki neredeyse tamamen insanlar üzerinden dönen hikayenin tersine bu filmde godzilla'nın adeta bir anti-kahraman olarak yer almasını fevkalade beğendim. doğru düzgün bir amacı olmadan şehre dalıp, yakıp yıkan bir canavar yerine, doğal dengeyi sağlamak amacıyla mutlu mesut yaşadığı derinliklerden çıkarak düşmanlarıyla çarpışan bir godzilla var filmde. teoride ve pratikte başarılı, filmi sürükleyen bir fikir.

    filmin açılış sekanslarından itibaren hasretle godzilla görünsün diye beklerken pat diye başka bir canavar çıkarmaları oldukça hoş bir sürpriz oldu. üstelik canavarımız yalnız değil, bir adet de dişisi mevcut ve kavuşup yuva kurma çabasındalar. yani, her ne kadar denk geldikleri ne kadar şehir varsa hepsini sikertseler de, bir amaçları var. ve feci şekilde cloverfield canavarını andırıyorlar (özellikle dişi olan).

    godzilla beyefendi ise filmin ikinci yarısında ancak teşrif ediyor, doğru düzgün görebildiğimiz sahneler ise bir elin parmaklarını geçmez. çoğu kimse şikayetçi bu durumdan anladığım kadarıyla, ancak ben canavarı görememekteki gerilimi ve nihayet geldiğinde yaşattığı coşkuyu, 90 dakika ekranda kalıp manasızca sağı solu dağıtmasına tercih ederim. nihayetine görsellik olarak oldukça başarılı bir film var önümüzde, özellikle sonlardaki godzilla vs. muto sahneleri çok iyiydi. yapması gerekeni yapmak için hiçbir engel tanımayan, bu sebeple diğer yaratıklar kadar olmasa da ortalığın amına koyan, en sonunda da görevini tamamlayıp geldiği derinliklere sessiz sedasız dönen bir godzilla var filmde. anti-kahraman dememin sebebi bu, filmin sonunda haberlerde godzilla için "king of all monsters - savior of our city" denmesi boşa değil. sinemada izleyenler bilir, jurrasic park filmi boyunca sövdüğümüz ve tırstığımız t-rex son dakikada gelip bizimkileri raptor'ların elinden kurtardığında mutlak suretle bir alkış kopmuştur salonda (çünkü 90'lar), bağrımıza basmışızdır o an canavarı. işte bu film bittiğinde de godzilla'ya karşı benzer bir hissiyat içerisinde oluyor insan.

    godzilla yaratığının tasarımı yakın zamandaki örneklerine göre çok daha başarılı, 1998 uyarlamasındaki görece ufak ve kertenkelemsi halinden (o dönem popüler olan dinozorlu yapımların ekmeğini yemek amacıyla böyle olduğunu düşünüyorum) orjinal filmindeki halinin neredeyse aynısına dönülmüş şekil olarak. okuduğum kadarıyla da 110 metre boyu ile şimdiye kadarki en büyük godzilla kendisi. bu sebeple muto yaratıkları ile birlikte ve hatrı sayılır ölçüde ilerlemiş teknoloji sayesinde her zamankinden daha korkutucu biz insanlar için. özellikle muto ile dövüş ettiği kısımlarda durup durup attığı "şimdi ananı siktim" bakışı süperdi.

    oyunculardan birini illa ki başrol olarak atamamız gerekirse, bu şüphesiz ki aaron taylor-johnson olur. kick-ass olarak bildiğimiz ve sevdiğimiz bir abimiz kendisi, lakin bu filmde fazlasıyla durgun ve amaçsızdı. karısına ve çocuğuna kavuşma derdindeyken bir anda kendini askeri operasyonların göbeğine atması, geçmişinden şöyle bir bahsedilip konunun bir daha gündeme gelmemesi, seyircinin kendini özdeşleştirebileceği ve sempati duyabileceği bir karakter yaratamaması ile "olmasa da olurmuş" dedirtti. bu arada filmde karısını oynayan elizabeth olsen ile the avengers age of ultron filminde kardeş rolünde olmaları gibi enteresan bir durum söz konusu. buradan marvel'ın ultimate evrenine bağlayacaktım konuyu ama en iyisi fazla dağıtmadan bırakalım.

    ve bryan cranston. açıkcası bir miktar kandırılmış hissettim kendimi, filme başrol gibi başladı ancak toplasan 15 dakika görünmüyor. her bir mimiğiyle rol çaldı sahneyi paylaştığı aktörlerden, ne kadar özlemişiz. gerçi amerikan filmlerindeki klasik "baba-oğul arasındaki gergin ilişki" klişesine kurban gitmiş karakteri bir miktar ama olsun, varlığı dahi filme kafadan artı puan yazdırdı benim için.

    bir de sanırım filmi izleyen new york şehri sakinleri derin bir oh çekmiştir, zira nihayet şehirlerinin hasar görmediği bir amerikan yapımı felaket filmi çıktı. filmin ilk çeyreğinin neredeyse tamamen japonya'da geçmesini de orjinal gojira filmine bir saygı duruşu olarak ayrıca takdir ettim.

    total toplamda, bütün klişelerine ve karakterler nezdinde dağınık konusuna rağmen benden geçer not alan bir yapım bu son model godzilla filmi. gayet beğendim, eğlendim ve yıllar sonra ilk defa canavarlı bir filmden bu denli tırstım. umarım devamı gelir, umarım bok etmezler ve bir kez daha canavarlar kralını beyazperdede izleme fırsatımız olur.

    long live the king!

    --- spoiler ---
172 entry daha
hesabın var mı? giriş yap