70 entry daha
  • benim ilkokul öğretmenin hasta bir kadındı; ruh hastası. çocukları delicesine severdi aynı zamanda delicesine döverdi. onun ruh halini şu yaşa geldim hala anlayabilmiş değilim. bu videodaki öğrenciler sanıyorum liseli, bizse daha ilkokuldaydık. gerçekten çok küçüktük. farkında da değildik ya o kadar küçük olduğumuzun... şimdi şimdi anlıyorum o yaşlardaki çocukları görünce... insanoğluna ne zaman sorsan hep kocamandır sadece adı değişir. çocukken kocaman, gençken eşşek kadar, olgun yaşlarda kazık kadar... benim o günkü yaşlarımda bir çocuk şimdi koşsa gelse ancak popoma sarılır, elleri taze asma yaprakları kadar, kolları bacakları spagetti gibi... ben bırakın o çocuğa vurmayı biraz sıkı sarılsam bir yerini mi kırdım diye aklım çıkar; o kadar küçük, o kadar savunmasız... benim ilkokul öğretmenim marangoza hususi sopa yaptıran bir manyaktı. kulakları çınlasın ironiktir o marangoz sınıftan bir kızın babasıydı üstelik bile bile yapardı. ailelerin zihniyeti de izin veriyor demek böyle öğretmenlere biraz da; eti senin kemiği benim kafası. halbuki etini kemiğini bölüştüğün bir insan, bir eşya değil, sahip olduğun bir defter değil istediğinde yırt parçala istediğinde ne istersen onu yaz beynine... insan... bazen sopası kırılırdı; şiddetin boyutunu hayal edebiliyor musunuz? b' nin babası hiç vakit kaybetmeden yenisini yapıverirdi. bunu hala garip bulurum; onun kızını da döverdi... hayatımda ilk defa bir öğretmen görüyordum; epeyce zaman bunun normal olduğunu öğretmenlerin çocukları dövmesinin işinin bir parçası falan olduğunu zannettim. dedim ya kafamdaki öğretmen sıfatı daha yeni yeni başlıyor daha önce anaokuluna bile gitmemişim, doğrusunu görmeden bunun anormal olduğunu nereden bilebilirdim. soruyu çözemeyenlerin kafaları birbirine ya da tahtaya vurulurdu. kulaklarından tutup çocuğu 2 metre öteye fırlattığını bile hatırlarım belki kulağında o yırtılmanın hala bir izi bile vardır. meydan dayağı nedir, sıra dayağı nedir hepsini öğretti bizlere öğretmenim. evet bir öğretmenin öğretmesi gerekenler de tam olarak buydu(!) ben çok uslu, çalışkan, ders manyağı bir çocuktum. pek az dayak yedim. bunlardan biri derste arkadaşıma not yazdığım, kitap okuma saatinde yanımdakine bir şey fısıldadığım, geri kalanlarsa suçum olmadığı halde sıra dayağında yediklerimdi. anneme bunları anlatmam gerektiğini bile bilmiyordum çünkü bu normaldi, öğretmenler böyle yapardı. bir gün sıra dayağında b'nin babasının sopası efsununu gösterdi, o gün çok sert vurdu bana öğretmen elim davul gibi oldu şişti kan oturdu morardı. bir çocuğa nasıl içi sızlamadan insan tüm gücüyle vurur, inanın hala hatırladığımda bunları görüp yaşayıp nasıl şok geçirmediğimi anlayamıyorum, çocukluk... kocamansın ya sen... o gün annem elimi görüp hemen sordu tabiiki büyük bir soğukkanlılıkla anlatmıştım herşeyi annem şok halinde çünkü hiç bilmiyor sınıfta ne olup ne bittiğini ve bende gayet sıradan bir şey anlattığımı düşündüğüm için sakinim, bu arada ara ara acıdan ağlıyorum annem elimi muayne ederken (annem hemşireydi). annem 2 sene uğraştı; o bakanlık senin, bu bakanlık benim; şikayet üstüne şikayet. bunca şiddete rağmen o öğretmen sadece emekliliğe zorlandı. meslekten men edilmedi, ceza almadı. emekli oldu, hatta sonra duyduk bir kaç yıl sonra tekrar geri bile dönmüş; dönmesine izin verilmiş yani. yani bilmem kaç nesil çocukları dövmenin cezası bir kaç yıl maaşlı tatil oldu benim manyak öğretmenime. şanslı değildik bu kadar kameralı telefonlarımız yoktu; çekip internette orada burada rezil edelim. sadece yaşadıklarımızla kaldık. hiç bir zaman düşman olmadım öğretmenime gördüğümde hala eğilir elini öperim ama sevmem. o bizi severdi ama ben onu artık sevmem.o zamanlar severdim ama... çünkü o koskocaman olduğu yıllarda insanın koskocaman bir kalbi oluyor; düşünmeden, koşulsuz, sebepsiz seviyor... seni dövse de kötü de de davransa sebebini bilmiyorsun ama seviyorsun çünkü öğretmenin... ancak yıllar geçtikten sonra senin bu saf sevginden yararlandığını görebiliyorsun. evet o manyak öğretmen bizi severdi; tuhaf. birimiz düşsün kafasını yarsın bir panik bir telaş koştur koştur hastanelere; e be kadın madem endişeleniyorsun o zaman başka zamanlarda sen kendin nasıl bu çocukların kafasını yarıyorsun? diyorum ya benim öğretmenim hastaydı... 7 sene sonra o kadın evimizin numarasını kaybetmemiş aradı; üniversite sınav sonuçları açıklandı, nereyi kazandın, tebrik ederim vs. vs... sonradan öğrendimki sadece bende değil bütün sınıfı ulaşabildiklerinin hepsini tek tek aramış. gerçekten seviyormuş bizi de işte nasıl hastalıklı bir sevgiyse bu... ilkokul bitene dek kırılmış bilmem kaç sopa, acıdan altına eden bilmem kaç öğrenci(ki altına yaptıktan sonra bile dövmeye devam etmişti), haksız yere yenilmiş bilmem kaç sıra dayağı, sayısız hakaret, psikolojik baskı, sayısız morluk, şişlik, kan... severdi bizi öğretmenim. neresiyle severdi bilmem. kalbi değilde belki sopa tutan elleri severdi kendi bildiği yolla. ne ceza aldı, ne de tedavi edildi. aynı kadın aynı yerinde hala. hala hasta bir öğretmen... böyle bir meslek için kesinlikle öss yeterli değil, mutlaka psikolojik yeterlilik sınavı açılmalı. herkes öğretmen, doktor, polis olamaz. hasta bir insanın insanlarla ilgili bir meslekte yeralması kabul edilebilir bir şey değil. muhtemelen benim öğretmenim de uzun tatiller ve kısa iş günleri için öğretmen olanlardandı. öğretmenliğe uygun olanlardan değil. bunu devlet denetlemeli. ama devlet neyi denetlerki? şimdi kendi öğretmenimi hatırlayınca yukardaki video küçük bir şaka gibi geldi, gülümsetti, çünkü o hasta kadın bizi de hastalıklı yetiştirdi. dedim ya yıllarca öğretmenlerin çocukları dövmesinin normal bir şey olduğunu sanarak büyüdüm ben. şimdi bu videodaki şiddeti gerçek boyutunda algılayamam çok normal. o kadın bizi, sadece bizi de değil bilmem kaç senelik öğretmen kimbilir kaç nesil çocuğu şiddet manyağı olarak yetiştirdi. beni annem kurtardı, kendime getirdi, psikolojimi de hala hatırlarken içimi sızlatan yaralarımı da annem iyileştirdi. peki ya farkedilemeyenler? belki de öğretmen oldular. belki de bu adam benim öğretmenimin öğrencisiydi. kim bilebilir?
95 entry daha
hesabın var mı? giriş yap