144 entry daha
  • her bölümünü 8-10 defa izlemişimdir.
    çok ayrı bir kafada mizah anlayışı var. yakalayabilenler çok seviyor, alışık olmayanları pek sarmıyor.

    geçen yaz, bizim bakkala bakıyorum. saat sabahın 7'si, zaten gece 4 te yatmışım. tezgahın başında kahve ile hayata tutunuyorum. tipik palamutbükü sabahı. limandaki yatlar birer birer demir alıyor, türkiye'nin bilmemneresinden geride binbir türlü hikayesi ile buraya yeniden başlamak ümidi ile gelmiş orta yaş üstü kadınlar ve adamlar köpekleri ile sabah yürüyüşüne çıkmış. sahilde sabahlamış gençler şezlongta götleri donunca uyuklayarak pansiyonlarına geri dönmekte... severim bakkala bakarken o insanları seyretmeyi. çoğu zaman gelip bir ekmek alırlar tüm enerjileri ile birşeyler anlatırlar. bilirsiniz sabah insanları işte...

    o gün sabahı da herif geldi. ingilizce bildiğimi çakozlayınca anlattı bi sürü,bristol'den gelmiş, buraya yerleşmiş. her palamutbükü sakini gibi o da bir deli. neyse...
    musli almak istedi
    raftaki yerini gösterdim.
    -bunların içinde üzüm kurusu olmayanı yok mu?
    diye sordu.
    -ben ne bileyim, burası avuç kadar bakkal. doğru düzgün bir markete git.
    dedim.
    ve sonra black books severlerin hemen anımsayacağı bir replikle bana cevap verdi.
    -bakın buraya sizi aşağılamaya gelmedim!
    zaten insan sevmeyen biri olarak bakkala bakıyorum. sabahlardan nefret ederim. sabah insanlarından da.
    üzümsüz müsli için olmadık bir ingiliz ile sabahın köründe uğraşıyor olmak benim için gerçekten katlanılması zor bir durum. .

    tezgahtan kalktım, yavaşça herifin yanına gidip elimi adamın omzuna koydum. limana doğru dönüp rezil günün başlangıcı güneş ışıkları yüzüme çakarken tamamen bernard black'a bağlayıp repliği tamamladım.

    -bak kardeşim. ben de sabahın 7 sinde şuraya dikilip senin beni ya da bakkalımı aşağılayabileceğin bir iş yapmak istemedim. belki.. belki başka bir hayatta gerçekten kardeş bile olabilirdik... burada bu salak konuşmayı yaparak birbirimizin vaktini harcayacağımıza sicilya'da bir kafe açıp orada yerel halktan ikiz kardeşler ile evlenebilirdik.... ama öyle olmadı işte. şimdi lütfen... ya müslinin içindeki üzümlere hayatınızda bir yer bulun ya da üzümsüz bir müsli arayışı ile dünyayı dolaşın.

    adamcağız müsliyi aldı. artık üzümlerini evinde ayıklayıp yemiştir. ben de tezgahtaki yaşam savaşıma geri döndüm.

    öğleye doğru kendime gelince üzüldüm sonra adamı tersledim diye. akşam adam yine geldi, bakkalın yanında kafe var bizim işlettğimiz orda kahve ısmarladım herife anlattığı şeyleri dinledim. gönlünü aldım.

    o gün bir black books sahnesi absürtlüğünü gerçek hayatta tecrübe etmiş oldum.
149 entry daha
hesabın var mı? giriş yap