69 entry daha
  • (…mavinin ardındakini merak edip maviyi kazıdığında kırmızıyı göreceksin; kırmızının ardındakini sakın merak etme!...)

    bir kapı aralandı bilincimin sol tarafında. ışığı kıran karanlığın orta yerine düştü gece mavisi; yumuşaktı. sonra müziğin sesi kesildi. durdu her şey. kapı kapandı. kıpırdayan ne varsa durdu. duran ne varsa yerini aldı yumuşak sessizliğin ortasında. duvarlara çarpa çarpa ilerleyen gece kuşlarıydı durmayanlar; bir kapının daha açılmasını; karanlığı maviye boyamasını istiyorlardı…..

    defalarca düştüm bu uçurumdan aşağıya; her defasında öldüm. her defasında kuşlar yardım etmeye çalıştılar; olmadı...başaşağı çevrilmiş bir koridor gibiydi uçurum; sağda ve solda kapılar görüyordum düşerken; sağda ve solda ışıklar görüyordum aralık kapılardan sızan. bir teki bile tam açık olsa kurtulacaktım. defalarca düştüm, aralık kapılara tutunamadan, kuşlara takılamadan...

    tam ulaşmışken aralık bir kapının eşiğine kapanan bir kilit sesiyle irkildi koridorun duvarları. yer yaklaşıyordu bana doğru. birden binlerce kuş tüyü yalayıp geçti vücudumu; saçlarım değmişken yere havalandım…havalandım…havalandım……. yeniden koridorun başındaydım. bu kez daha yavaş düşüyordum aşağıya -rüyalarımdaki gibi- aralık kapılardan her birini açmayı deneyerek. ama ardarda gelen kilit sesleriyle irkildi koridorun duvarları.

    büyüyü bozmak için kanat çırpan kuşlar vardı alev alan koridorun boşluğunda. parlak, yumuşak tüylerinin yanmasına aldırmadan, çığlıklar atarak, ağızlarındaki acıyı ateşe bırakarak kanat çırpıyorlardı. rüzgarlıydı koridorun sonundaki deniz kıyısı; bütün denizi kapladı ateş; yangına dönüştü; kuşlar denize döküldüler; düştükleri denizde birkez daha yandılar koridorda yankılanan çığlıklar atarak…

    bilinç-dışı düzgünlüğünü bozan bir kırıntı düştü büyücünün avuçlarından; anısını yitirmiş bir kırıntı. sessizce büyürken halkalar, koridorun duvarlarına çarpıp kırıldılar. başka bir kırıntı düşmedi büyücünün avuçlarından suya; ben büyüyünceye kadar; anı kırıntıları yaratmayı öğreninceye kadar bilinç-dışı düzgünlüğü bozulmadı; her kuş çığlıklarını netce görüyordu yansıda…

    ”düşe düşe büyüyeceksin” diye affettirmişlerdi düşüşlerimi; budaya budaya büyüttükleri ağaçların geçici uysallığıydı parmaklarıma sinen. sonra….çok sonra gökyüzünün inatçımavisini taklit eden plastik boyalara batırıldı fırçalar. doğalın ortasına yapay bir cennet kurma telaşıyla gidip geliyordu fırçalar; yukardan aşağıya, sağdan sola…plastik mavi kapattıkça doğalın önemsenmeyen gölgeli inatçımavisini, gölgesiz dümdüz bir gerçeğin yapay rengi yapay bir cennetin anahtarını uzattı bana…”kazı!” dedi dümdüz bir ses “cennet kırmızının ardında”
14 entry daha
hesabın var mı? giriş yap