49 entry daha
  • işini gerçekten düzgün yaptığına inandığım 2-3 kurumdan bir tanesi. 17 ağustos sonrası adapazarı'nda ulaşım, enerji, su ve kanalizasyon sistemleri tamamen durdu. ne olduğunu anlamaya çalışan insanların pilli radyolardan haberleri dinlemeye çalıştığını hatırlıyorum. gölcük o kadar kötü durumdaydı ki yollardaki köprüler bile çöktüğünden adapazarı civarına ulaşım dahi sağlanamıyordu. bölgeye gelen ilk kurumlardan birisidir unicef. kızılay gibi çadırımı dağıttım ben giderim de demedi. depremden sonra benim okulumun binası da diğer pek çok okul gibi ağır hasar almıştı. çoğu okul bahçelerdeki çadırlarda derslere devam ediyordu fakat benim okulumun bahçesinde oluşan devasa krater yüzünden bu da mümkün olmadı. önce gözleri önünde aileleri, komşuları ölen çocuklar depremden birkaç ay sonra başlayan okullarında da arkadaşlarının öldüğünü öğrenip tekrar tekrar şok oluyorlardı. işte o çadırlarda da unicef vardı. her gün gönüllüleriyle rehberlik dersleri verir, derslerden sonra da portakallı bisküviler dağıtırlardı. bunun gibi bir şey: http://cdn2-b.examiner.com/…772fa.jpg?itok=wtviht1w

    işte ne zaman 17 ağustos'u duysam ağızıma bu bisküvinin tadı ve unicef gelir. o bir paketlik bisküvi şu an buradaki kimse için bir şey ifade etmeyebilir. bunun bir paket bisküvi alacak paraya sahip olup olamamakla da alakası yok. bisküviyi alacak yer olmadıktan sonra para da bir işe yaramıyor zaten. ama 6 yaşında bir çocuğun yalnız olmadığının sembolü gibiydi o bisküviler. açlığı, susuzluğu yaşamış, binlerce ceset görmüş, kilometrelerce yolu yürürken bedeni olmayan kol ve bacak parçalarını görmüş 6 yaşındaki o çocuklar o bisküvinin kıymetini biliyorlardı.
77 entry daha
hesabın var mı? giriş yap