4 entry daha
  • "her şeyin bir modus'u vardır" önermesi bana "her şeyin bir şeyi vardır" önermesini hatırlatıyor, ikincisi topu taca atmanın, lafı dolandırarak bir genellemeye sığınmanın apaçık örneği, içerdiği argümanın totolojik kimliği iddiayı düşürür. ilk önerme de böyledir ama diğerine nazaran sinsidir, yılansı faredir. bu hiçbir şeyin o şey olma aşamasında bir yol izlememesi mümkün olmadığından öyledir, kaotik bir olaylar silsilesi bile dışarıdan bakıldığında kaotikliğinden ötürü dizgeleşmez sayılamaz, bir "yöntem"i ve "tarz"ı vardır, modus işte tam da bunu imler.

    modus yunancadaki "plan, şablon" anlamı da bulunan medos'tan geliyor olmalı, yaygın kabul edilen açıklama bu yöndedir. bir şeyin "ölçü"sünü gösterir, nasıl ve ne şekilde olduğunu, örneğin boyutunu, uzunluğunu, kapsama alanını ya da niceliğini anlatır. sonra yine klasik dönemde anlam genişlemesi olmuş ve "ideal ölçü"yü imlemiş, örneğin cicero "suus cuique (rei) modus est" demiş, yani "her şeyin en iyi ölçüsü kendisidir." (orator 22.73) buradaki anlamı "tonlar ve bileşenler arasındaki uyum" anlamı takip etmiş, dolayısıyla müzikte "ölçü" için kullanılır olmuş.

    bir şeyin nasıl olduğunu anlatan kelimenin bir kapsama alanını önkoşul olarak benimsemesi gerekir, "şu şu olursa ölçü bozulur, şu şu olursa bozulmaz" gibi. buna göre modus'un da "sınır" anlamına sahip olması gerekirdi, ki olmuş da. sınırın kendisini imlerken elbette "engel"i de imlemiş, öyle ya bir şey nasıl olabiliyorsa, o oluşun imkanı diğer oluş tarzlarını reddeder ya da onların başlamadığı yere kadar uzanır. "modum transire" diye bir deyim kullanıyor cicero (tusculanae 4.17.4), anlamı "sınırı aşmak". esasında bunu çevirirken "ölçüyü kaçırmak" anlamıyla da düşünebiliriz, en nihayetinde ölçünün de sınırları vardır ve bunlar aşıldığında artık o kendisi olarak kalamaz.

    bir şeyin kendiliğinin tarzını belirten böyle bir kelimenin "yöntem, yol" anlamında da kullanılması beklenirdi, beklentimizi karşılıyor. cicero'nun "hiçbir öldürme yöntemi yoktur ki, bir insan o yöntemle birini öldürmemiş olsun" deyişindeki yöntem modus'tur (öldürme yöntemi, "modus occidendi"). elbette, yine "tarz" anlamı var burada ama zaten başta da söylediğim gibi hiçbir şeyin o şey olma aşamasında bir yol izlememesi mümkün değildir. şaşırtmaması gereken o yolun sınırlarının belirleniminin yani ölçüsünün ölçüsünün, tarzının tarzının (bir nevi modus'un modus'u, "modus modi") sonradan ve/veya dışarıdan bakıldığında belirlenebilir olmasıdır. bu durumun en iyi örneğinin spinoza'daki modus kavramı olduğunu düşünüyorum. bunu aşağıda anlatıp kapatacağım.

    geçen gün detay vermek istemediğim bir yerde spinoza'daki modus'u özellikle de tanrı bağlamında nasıl türkçeleştirmemiz gerektiği yönünde bir tartışmaya dahil oldum. evvelce bir felsefe hocası bu modus için "kip" demiş, başkası "tezahür", "görünüm", çiğdem dürüşken'in ethica çevirisinde ise "tavır" karşılığı bulunuyor. bağlamı düşünmeden salt yukarıdaki anlam açıklamasını göz önünde bulundursak bile modus'taki anlamların özellikle de görünümde değil, tarzda yoğunlaştığını anlarız. nitekim spinoza'da modus substantia'nın (altta bulunan, esas olarak var olan, töz) yani tözün kendinde kavranan değil, dışarıdan nasıl olduğunun kavrandığı bir tavra işaret eder. tezahür "zuhur etme, belirme, ortaya çıkma" anlamında, tavır ise "mevcut durum ve durumun sûreti, davranışın kendisi" anlamlarında. spinoza tanrı'nın kendisinin değil, sıfatlarından birinin tezahür edebileceğini, bunun da onun modus'u olduğunu varsayar, yani tanrı'nın modus'u sıfatının tezahürüdür, burada tezahürün kendisine değil tezahürün tarzına yani tavrın kendisine atıf vardır. bu noktada tavrın muhatabı olanlar, ne gördüyse onu görünüm kabul eder.
12 entry daha
hesabın var mı? giriş yap