5 entry daha
  • bir kere ulus devlet tanımında hata var. tüm bu demokatik konfederalizm karmaşasını daha bir arap saçı ediyor. ulus devlet "bulunduğu ülke içinde sınırları belirlenmiş olarak kendi bölgesi, kanunları, askeri gücü, bölgenin kaynaklarını sadece bölge için kullanma yetkisi ve üstüne bulunduğu devletin merkezine vergi vermeme ama bütçesinde pay alma şeklinde düzenlenmiş bir sistem" değildir. alakası dahi yoktur. adı üzerinde, bu tip bir örgütlenme biçiminde öncelikle bir "ulus" olması ve "ulusal egemenlik" bulunması gerekiyor. adam modeli kürtler ve türkler türkiye içinde iki konfederal bölge kursun diyerek sunmamış. bu bir saptırma.

    "ulus" tanımı, belli bir coğrafya içindeki tarihsel, kültürel, dilsel ve etnik bağların tekliğine dayanır. ulus devletler de doğal olarak bu siyasa üzerine inşa edilen, genel olarak merkeziyetçi, tektipçi, "ulusal" politikayla yönetilen örgütlenmeler olarak geliştirildiler. monolitik bir kitlenin inşası için kaçınılmazlardı. iktidarın, genel koordinasyon gerektiren özellikle dış işleri ve savunma gibi alanlar haricinde birden çok merkeze dağıtılması, "ulus" kimliğinin ve ulusal politikaların yürürlüğe konmasına mani görülmekteydi. zamanla işler değişti, sermaye akışı farklı kanallara evrildi, e tabi çelik de değişti ve mevcut ulus devletler, hatta ulus devlet modelinin en net örnekleri, adeta modern "itibar kaynakları" olarak görülen ulus devletler de değişti ve model çeşitlendi. model ulus devlet olarak zırt pırt örnek gösterilen, hatta "bakın avrupa'da da var" saçmalığındaki "avrupa" olan fransa'da anayasanın bazı maddeleri bölgesel toplulukların (yani yerel azınlıkların) yerinden yönetimini garanti altına almakla kalmaz, bunun biçimini ve modelini dahi açıklar. hem de sayfalarca (http://www.conseil-constitutionnel.fr/…8.25742.html madde 72'ye bakın). özenilen üniter ulus devlet fransa anayasasında "fransız dilleri" diye bir kavram mevcuttur. türkiye bu durumun çağlarca gerisindedir. bırakın örnek vermeyi, ibret alarak bakılması gerekebilir fransa tipi ulus devletleri örnek gösterenler için. tabi bu günümüz fransa'sının ulus devlet modelinin makbul olduğu anlamına gelmiyor.

    ayrıca üniter devlet, yani tüm ülke politikasını tek bir merkezden belirleyen modelden bahsedilirken de kafa karışıklığı çok oluyor. demokratik konfederalizm modelinin üniter yapıyı bozmayacağını söylüyor öcalan. burada kategorik bir itirazdan önce metne bakmak gerekir çünkü adam haklı bu noktada. örneğin ingiltere, ispanya, fransa basbayağı üniter devletler olmalarına rağmen, bölgesel özerkliği, yerinden yönetimlerin mümkün olduğunca güçlendirilmesini engel olarak görmemiş, aksine "ulusu" bir arada tutmak için bir gereklilik olarak görmüşlerdir. yukarıda da bahsettim. üniter devletlerde, yerinden yönetim ve özerklik gibi merkeziyetçiliği insan merkezine indiren düzenlemeler mümkün. bunlar yine tek merkezden dağıtılan, tahsis edilen haklar olduğundan, üniter modele uygun oluyorlar.

    kürtler ne zaman özerk yönetimlerden bahsetse çıkıp "üniter yapıyı bozar" çekenlerin kafasındaki "üniter devlet", avrupa'da faşizmin yükseldiği dönemdeki üniter devlet. öcalan'ın kafasındaki de bu tabi, eksik söylemeyeyim. führer, il duce, ulu önder, milli şef, önderlik, büyük usta modeli diyeyim öyle anlayın.

    neyse, daha da karışmasın diye fazla derinlemesine dalmıyorum yoksa ulus kavramı, sınıfsal farkların imtiyazsız sınıfsız kaynaşmış kitle üretiminde yok edilmesi ilkesiyle üretilmiş tırışkadan bir olgu. ortada açık bir sınıfsal çıkar sözkonusu. dolayısıyla ulus devlet de aynı sınıfsal çıkarın işlediği kurum. ha sermayenin küreselleşmesi de ulus devlet yapısını sarsmakta olduğundan, yanlış anlaşılmasın, burjuvazinin sınıfsal çıkarına uyan tek örgütlülük biçimi değildir ulus devlet. ayrıca ulus devletin daha derinlikli tanımları, modelleri mevcut.

    ha, bunu tarihselliğinden soyutlayan milliyetçi yaklaşım, ulusların inşa edilmiş olduklarını reddedip "doğal" bir fenomen olduğunu iddia eder. primordializm ve otoktonluk iddiası da bağlı olarak gelir, hatta sonra bir bakmışın, efem biz ordu milletiz bu cahiller bilmez, anlamaz diyenler türemiş vs vs.

    neyse, destur dedikten sonra meseleye dalayım. öcalan'ın tecrit yıllarında eriştiği kaynaklardan bir anlamda derleyerek (veya sentezleyerek) ürettği demokratik konfederalizmin tam metnine şuradan ulaşabilirsiniz: https://docs.google.com/…4wopdzvdlsm2hludnrnta/edit

    öcalan, sistemi, bu metinde federatif/konfederatif bir yapı önermekten ziyade, üniter yapının sürdüğü cumhuriyet olarak tanımlar. ulus devlet modeline karşı geliştirdiğini belirttiği bu "sistemin" tek merkezden koordine edilen ve alt birimlere devredilecek iktidarın ne şekilde ve ne düzeyde olacağını yine tek merkezin belirlediği, fakat "merkezin" biçimini halkın tabandan örgütlenerek doğrudan demokrasiye benzer biçimde düzenlediği bir yapılanmadan bahseder.

    bu kadar genel anlamıyla bakıldığında sorunlu görünen hemen hiçbir kısmı olmamasına rağmen öcalan'ın demokratik konfederalizmiin altını nasıl doldurduğu başka bir mevzu. sonda söyleyeceğimi başta diyeyim: ben hayatımda bu kadar çok kavram kargaşası yaşayan, bu denli kafası karışık, verilen örneklerin neredeyse zırvalık düzeyinde olduğu ve bunlara rağmen bunca "itibar" gören bir metin görmedim. bir yerde akım derken, diğer yerde bokum demesi ayrı dursun. öcalan'ın yazmış olduğu metin, bundan 50-100 yıl önce kaleme alınmış olsaydı, gördüğü itibarı hak ettiğini söyleyebilirdim. ancak dünya ve avrupa siyasi tarihi bunca aşama kaydetmiş ve kaydetmekteyken, özü itibarıyla, çorbayı bırakın, adeta aşureye benzeyen, dayanakları arasında ipe sapa gelmez bir sürü atfın olduğu bir metne verilen değerin, hele de ardından kck sözleşmesi gibi içinde garabet "düzenlemeler" barındıran bir metin gelmişken, doğrudan öcalan'ın kürt hareketindeki kültleşmiş "önderlik" pozisyonuyla alakalı olduğunu açıkça ifade etmek gerekiyor.

    öte yandan, kck sözleşmesi, demokratik konfederalizm modelinin merkezindeki örgütlenme biçimi değildir. kck, sözleşmesine bakmayı akıl etseler de bir türlü göremeyenlerin kaçırdığı illegal bir örgütlenme modelidir. pkk'nın yapısını dönüştürmek için dizayn edilmiştir. adam herhalde önce tapu kadastro dairelerinden başlamayacaktı değil mi? illegal silahlı bir örgütün "ideolojik güç" olarak tanımlandığı kck da haliyle yasadışı bir örgütlenme biçimi oluyor (tabi yasadışı olması, meşru olmadığı anlamına gelmiyor, bu başka mevzu). ne olduğuna doğru düzgün bakmak isteniyorsa kck sözleşmesine indirgemeden ilerlemek herkes adına daha sağlıklı zira önerilen sistem, kck örneği önümüzde olmasa da abuk. altyapısı kısıtlı, dayanakları sınırlı, açıklaması karman çorman. bununla beraber kck modeli "bile" değil-devlet yapısı adına "ilginç" bir model ve illegal kanatta dahi geliştirdiği birtakım bakış açıları mevcut.

    öcalan demokratik konfederalizmi ortaya attıktan sonra pkk'yı ve kitlesini yeniden yapılandırmak için ortaya, türkiye kürdistanı'nda yürütülen silahlı mücadelenin merkezine konduğu fakat tüm halka açık tutulan (?) kck modelini türetti. türeyenin ne olduğunu, neden öyle olduğunu az buçuk izah etmiştim: (bkz: kck sözleşmesi 11. madde/@dopermen). öcalan'ın yapmaya çalıştığı, modeli tüm türkiye'ye sunulabilecek bir örgütlenme biçimi olarak sunmak olduğundan, önünde duran asıl sorun, türk milliyetçi ideolojisinin modeli kabul edilebilir bulup bulmaması. bunu görüp "modelini" tüm türkiye'ye kabul edilebilir bir tasarı olarak sunmaya çabalamış başta. eriştiği kaynakların kısıtlılığı, tecrit altında oluşu ve tabii ki kişiliği ve kişisel tarihi bu "çabanın" sonucuna hayli etki etmiş durumda.

    demokratik konfederalizmi legal alanda baskıcı ulus devlet modeline (30'lar ulus devleti diye hatırlayın) alternatif diye sunduğu teorisi ise, ne pkk'yı merkezine koymaktadır ne de doğrudan kürtleri hedef almaktadır. elbette en başta hitap ettiği kitle kürtlerdir. öcalan'ın yapmaya çalıştığını söylediği şudur: baskıcı ulus-devlet modelinin zamanla terk edileceği, "demokratikleştirileceği" yeni bir toplumsal örgütlenme biçimi. bunu teoride ne kadar becerebildiği veya bunun ulus devlet yıkılmadan mümkün olup olmadığı başka mesele. (tabii ki becerememiş ve tabii ki mümkün değil)

    öcalan daha metnin girişinde hedeflediği şeyin "türkiye'nin konfederalizmi" olmadığını, üniter devlet yapısı korunmuş "demokratik ulusçuluk" olduğunu, bunun da asla milliyetçilik olmadığını yazıyor. esasen şaka gibi (demokratik ulusçuluk ne lan? diye sormayın, öcalan'ın 2004-2005 gibi yaşadığı "aydınlanmaya" dikiz atın) ama daha ilk iki paragraftaki kafa karışıklığının verilen örnekler ve sistemin önerildiği coğrafyalar/devletler açısından ne denli sorunlu olduğuna bakmak hayırlı olacak.

    verdiği alakasız tarihsel örneklerin ardından bu kez modelin hangi devletlere, hangi halklara uygun olduğundan bahsederken "israil ve filistin kendi aralarında demokratik konfederalizmi oluşturabilirler." diyerek, adeta laf arasında bombayı bırakmış. israil ve filistin'in siyasi ve toplumsal yapıları, geçmişleri ve hatta bugünleri göz önüne alındığında adamın ne önerdiğinden haberi yok gibi görünüyor.

    birinin diğerinin topraklarını işgal ettiği, yaşam alanlarına tecavüz ettiği, filistin topraklarından filistinlileri sürerek yerlerine israillileri yerleştirdiği, neredeyse etnik temizliğe yakın politikalarla diğerini imha etmeye çalıştığı, tarihlerinde hacimli savaşlar bulunan ve hem dini hem teritoryal sorunların gırla gittiği iki ayrı devlet organizasyonundan bahsederken "bunlar demokratik konfederalizm kurabilir" demek kişinin "şaşırmış" olduğuna işaret edebilir. bari kıbrıs filan deseydin be adam, orada işgalci olan kıbrıslı türk halkı değil, türkiye cumhuriyeti. çekilsin gitsin, kıbrıslılar aralarında demokratik konfederalizmi örgütleyebilir dese anlaşılır olacakken, birbirinden keskin sınırlarla ayrılmış ve birinin diğerinin topraklarını fiilen işgal ettiği iki devlete bunu önermek neyin nesidir?

    tabi öcalan'ın kafa karışıklığı bununla bitmiyor. sınırları "köprü" olarak düşünmek gerektiğini söylerken, aklındakinin, kürtlerin farklı devletlerde yaşayan tek bir topluluk olduğunu iddia edebiliriz. israil'in filistin politikası ile türkiye'nin kürt politikası arasında ortak paydalar olsa da bunların tamamı uygulama ve ideolojide. yapısal değil. benzetmeyi fazlasıyla abarttığı için israil-filistin arasındaki sınırların nasıl "köprü" olacağına dair hiçbir şey yok metinde.

    her neyse, baktıkça başıma ağrılar giriyor. "toplumsal doğa" diye neyi açıkladığı belli olmayan kavramlar mı ararsın, kavramları birbirine karıştırmasını mı istersin, kibirden patlayacak raddeye geldiği cümleler mi ararsın ne ararsan. ha tamam meseleye girdi, şükür doğru düzgün iki kelam okuyoruz derken bir anda karşınıza "her şeyin devlete bırakılması ne kadar demokrasiden uzaklaşmaya götürürse, her şeyin halk eylemciliğine bırakılması da anarşiye götürür.." gibi ilber yazdı deseler şaşırılmayacak veya "öz savunma tanım olarak, demokratik siyasetin yoğunlaştırılmış ifadesidir." türü sonuna zaaxd eklenebilecek akla zarar cümleler çıkıveriyor.

    özetle, öcalan'ın yazdığı demokratik konfederalizm metni, kürt hareketinde yarattığı dönüşüm açısından dikkate değer olsa da, bir örgütlenme modelinin teorisi olarak berbat bir sunuş. sunuş sorunluyken model de halyile sorunlu. altı doğru düzgün doldurulabilmiş de dğeil. kürt hareketinin düzeniçileşmeye çabalayan kanadı, demokratik konfederalizmi kendi metinlerinde kullanamıyor. zaten kullanılacak pek bi şey yok. düzene entegrasyon ve topluma izah edilebilirlik açısından daha çok, genel kavramlar ve avrupa birliği yerel yönetimler şartları üzerinden modellenmiş, dünyada örnekleri olan modelleri siyasetleri içine taşımaya çalışıyorlar ki doğrusu da budur. öcalan bir nevi amerika'yı yeniden keşfetmeye çalışmış fakat çıktığı kıta da amerika değil ha. silahlı kanat, öcalan'a ve hemen her manevrasına iman ettiği için onlardan modeli geliştirmelerini, değiştirmelerini, göz ardı etmelerini beklemek mümkün değil. siyasi hareket ise bunu yapmaya mecbur.

    demirtaş'ın seçim öncesi kendisine özerklik ile ilgili sorulan sorulara verdiği yanıtlar, modelin nasıl olması gerektiğini ve nasıl izah etmesi gerektiğini gösteriyordu. sonuç olarak kürt siyasi hareketinin hedefine, programına koyduğu şey, türkiye'nin idare biçimini deiştirecek, ademimerkeziyetçiliği esas alıp, parti içi demokrasiye varana dek değiştirecek, ileride de çok temel bile olsa, doğrudan demokrasinin işletilmesine fırsat verecek bir sistem olmalı. şu ana kadar bunun altını hakkıyla doldurduklarını söylemem zor. "izmir'i izmirliler yönetsin, erdoğan yönetmesin" şeklinde gayet basit ve makul ifade edilen özerkliğin üzerine çökmüş kadim bölünme paranoyasından sıyrılabilmesi için önerilerin altının somut olarak doldurulması, öcalan etkisinden olabildiğince kurtarılması gerekiyor.

    (karman çorman oldu bu. olduğu kadar artık)
13 entry daha
hesabın var mı? giriş yap