722 entry daha
  • (bkz: korku imparatorluğu)

    2002'de bu oyların sebebi "umut" idi;
    2015'te ise "korku"..
    ülke ikiye bölünmüş ve bu iki parçayı oluşturan insanlar da korktukları için gidip oy veriyorlar.
    kimi "istikrarın" koybolmasından korkuyor,
    kimi "özgürlüğün"..

    "seçime katılım oranı" arttı.
    istediğiniz oldu yani.
    peki, gerçekten oldu mu istediğiniz?

    ***

    ahmet altan'ın basbası çetin altan'ın ölümü üzerine yazdığı yazı

    --- alıntı ---

    ben on dört on beş yaşlarındayken sabaha kadar konuşurduk. bu konuşmaların arasına, daha sonra benim yazılarımda da kullandığım, bütün hayatımı etkileyen hikâyeler girerdi.

    - kartaca elçisi roma imparatoruna bir mesaj getirmiş, şöminenin başında konuşurlarken imparator elçiyi işkence yaptırmakla tehdit etmiş, elçi elini şöminedeki ateşin içine soktuktan sonra “özür dilerim majesteleri, ne diyordunuz” diye söze devam etmiş...

    seni işkenceyle tehdit ederlerse elini ateşe sok da konuş.

    pautus’un macerasını duyduğumda ise büyülenmiştim.

    - pautus, imparatora karşı ayaklanmış, yakalanmış, idama mahkûm olmuş, o zamanlar romalı asillere daha aşağı sınıfların dokunması yasak olduğu için, idama mahkûm olan asilleri bir odaya koyar, intihar etmesi için de yanına bir bıçak bırakırlarmış, yakınları kapıda mahkûmun yere düşüşünün sesini bekler, o sesi duyunca içeri girerlermiş... pautus’u da odaya bir bıçakla koymuşlar, annesi, babası, karısı kapıda bekliyorlarmış... içerden odayı adımlayan pautus’un adım sesleri geliyormuş... ama bir türlü yere düştüğünü duymuyorlarmış... pautus intihar edemiyor, odanın içinde dolaşıyormuş... karısı onun korkaklığından çok utanmış, içeri girmiş, masadaki bıçağı almış, karnına saplayıp çıkardıktan sonra kocasına uzatmış, “pautus, non dole” demiş… pautus, bak acımıyor.

    ders zihnime kazınmıştı, korkma, korksan da korkunla kimseyi utandırma...

    ...

    edebiyatı çok severdi ama bilmediğim bir nedenden dolayı, aklını dünyanın pek de önemli olmayan bir ülkesinin daha iyi ve daha mutlu bir ülke olmasına takmıştı, bize de aynı hastalığı geçirdi aslında, niye türkiye’ye bu kadar aklını taktığını hep merak ettim, üstelik de buranın kolay kolay düzelmeyecek bir ülke olduğunu, hastalığın derinlerde olduğunu biliyordu.

    bir keresinde sinirlendiğinde, “pijama lastiği gibi bu memleket,” demişti, “çekiyorsun uzuyor, bırakıyorsun eski haline dönüyor” onun ne dediğini defalarca yaşayarak gördük.

    --- alıntı ---

    ***

    (bkz: oy vermemek/#39017833)

    --- alıntı ---

    seçime katılım oranının düşmesi "çığ etkisi" gibidir, "alternatif bir tepki" olarak görüldüğü an, peşinden kitleler sürüklenecektir diğer bir çok konuda olduğu gibi. üstelik bunu başarmak için çok kapsamlı bir örgütlenmeye bile gerek yoktur diğer yönelimler gibi; üşenen de kendiliğinden dahil olur bu tepkiye, tatilden dönmeyen de, bilinçli olarak oy vermeyen de..

    kalabalıklar korku ile yönetilir, korkunun kaynağının ne olduğu önemli değildir, yeter ki korkulsun..
    "oy vermek", korkularımız nedeniyle sisteme boyun eğmek,
    "direnmemektir"..

    neden korkuyoruz?
    "daha kötü yönetilmekten" mi?
    "boğuluruz" diye, dibe vurmaktan mı?
    "gezi"den hiç mi bir şey öğrenmedik?

    endişelerinizi anlıyorum ama endişelerin dindirilmesini en kısa yoldan sağlamaya kalkmak, sonuç vermeyecek, vermiyor, vermedi işte..

    değişim, hızlı ya da yavaş, kolay ya da zor olabilir; ama öncelikle "göze almayı" gerektirir..

    --- alıntı ---
66 entry daha
hesabın var mı? giriş yap