91 entry daha
  • ödev verme ya da vermeme bu kadar basit bir konu değil aslında. dünyada "başarılı" iki eksen var. bunlardan ilki finlandiya, diğeri ise "uzakdoğu".

    adamların eğitimi kurgulayışları bambaşka. finlandiya'da (vb kuzey avrupa ülkelerinde) bizim ilkokul 1.sinifin ilk döneminde matematikte verdiğimiz konu, ikinci sınıf konusu olarak karşısına çıkıyor çocuğun. çocuk 7 rakamını öğreniyor diyelim, "işte bakın buna 7 derler" diye öğrenmiyor. 7nin bileşenlerini, gercek hayatta neye karşılık geldiğini detaylı detaylı çalışıyor. ayni anda hem toplama ile hem çıkarma ile.

    bir singapur örneğinde ise, bizim 3. sınıf matematiğini adamlar 1.sınıfta gösteriyor çocuklarına. uzakdoğuda sınavdan başarısız olduğunda anne terliği, baba tokadından önce öğretmen azarı ve hatta hafifçe dayağı geliyor. (ki kimi arkadaşlarım sağlam dayak yediklerinden bahsediyor sırf notu düşük diye).

    ödevle ilgili sıkıntı şu aslında: cocuklar günde 6 ila 10 ders saati okuldalar. eğitim öyle planlanmalı ki, çocuk ilk öğrenmesini de, keşfetmesini de, yapılandırmasını da, rehberli uygulamasını da, bağımsız uygulamasını da, özgün ürün ortaya koymasını da okulda tamamlasın. 10 saat diyorum, çok ciddi bir sayı. hem eğitimi planlama, hem de çocuk eve gittiğinde yine kabus gibi çök üstüne çocukların.

    türkiye'de durum ne peki? ya adam gibi plânlayalım şu işi, çocuklar detaylı güzel bir şekilde anlamlandırsınlar kafalarında, ya da olalım singapur gibi, çökelim üstlerine, verelim sopayı. unutmayin ki bu iki sistem de işliyor ve en azından uluslararası sınavlarda başarı getiriyor.

    öğretmene ceza verdin, eee? sanki kökten eğitim reformu yaptın ödevi kaldırarak.
hesabın var mı? giriş yap