4 entry daha
  • parkköy'e girilip deniz kıyısına doğru inilirken sağ koldaki super marketi gectikten sonra dik iki yokuş karşınıza gelir. bir tanesi geniş ve arnavut kaldırımlı diğeri ise dar ve betondur. birincisi meşhur parkköy gazinosuna doğru iner diğeri ise 35evler sitesine doğru gider (ki ben 35evler sitesinde ikamet ederdim yaz ayları boyunca çocukluğum sırasında.

    sabahları balkonlarda komşularla birlikte kahvaltılar, öğleye doğru deniz, akşam üstü olurken ailenin bayan fertleri akşam için bazı yemekleri hazırlarken, erkeklerin bir bölümü balığa çıkardı, çocuklara da marketten ıvır zıvır alma işi düşerdi. ben genelde erdemli'deki markete giderdim cünkü düz ayaktı her ne kadar daha uzak bir yol olmasına ragmen, zira öbür market önce bahsettiğim gibi yokuşun başında kalıyordu, gerçi burada çeşit daha boldu ve annemizin bizden istediği bazı malzemeleri bulamayınca gerisin geri gelip bir yokuş çıktığımız da olmuştur.

    saat 7-8 gibi ızgaralar hazırlanmaya başlanır, havaya şu anda özlemini çektiğim mis gibi balık olmadı ızgara köfte, pirzola kokuları yayılırdı. tek kanallı televizyon döneminde özellikle haber saatinde herkes televizyonu acar ve sokakların her yanından haberlerin sesini işitmek mümkün olurdu. yemek hazırlanırken cocuklar, sokaklara cıkar genelde bisikletli gruplar halinde dolaşırlardı. benim bir hüdaverdi marka bisikletim vardı, bemixler, vitesli bisikletlerin ilk sürümleri cıktığı halde bile ben epeyce bir süre kullandım bunu. sonra evlere dağılınır yemekler topluca genelde büyük aile toplantıları halinde yenirdi, ki bundan kastım eş dost akraba ziyareti eksik olmazdı parkköy'deyken çocukluk yıllarımda.

    daha sonra yine komşuculuk oynanır, kah halime teyzenin kahve falları dinlenir, kah ayten teyzelere gidilip dedikodu yapılır, kah hep birlikte televizyon seyredilir filmlerde vuku bulan olaylara hep birlikte cık cık cık yapılırdı.

    bu arada cocuklar genelde 35evler sakinleri olarak, daha sonra bir pastaneye dönüşen evin köşesinde ya da aysel teyze ve mehmet amcaların evinin önünde toplanır ve oynamaya başlardı. ayşegül vardı çok ufaktım ondan hoşlanırdım, ama belki ben 4-5 yaşındayken evlerini sattılar ve bir daha geri dönmemek üzere gittiler. sonra ışıl vardı bir zamana kadar belki de benim tek arkadaşımdı, belki ben de onun. ondan da hoşlanırdım herhalde hiç sorgulamadım. sonra oğuz vardı, emre, buket, volkan, serkan... bizden bir kac yaş büyük olan ama o zamanlar sanki milyonlarca yıl yaşlı olduklarını sandığımız volkan, umman, derya, koray v.s. kim bilir ne yapıyorlar bu insanlar. şimdi belki ayşegül evlenmiş çocuğu olmuştur.

    yıllar oldu buralara gitmeyeli. annem en son gitmişti tanıyamamış. zaten artık hiç birşeyin eski tadı yok ki...
1 entry daha
hesabın var mı? giriş yap