700 entry daha
  • sıkı durun, açıklıyorum!

    “çıt” sesini duyduğunuzda (duydum), duymamazlıktan gelmeyin (gelmiyorum).

    fakat müzeyyen bu derin bir tutku - filmden;

    “bazen sadece bir ‘çıt’ sesi duyarsın. bu sesi duyduğun zaman da gitmen gerekir. bazen bir eşyadan gelir, bazen üçüncü bir şahıstan. çünkü; bazıları abajur alır evlerine, bazıları da portatif bir lamba taşır yanında. bazılarının koltuk takımı vardır, bazıları da otelde yaşar. bazen her şeyi birden istersin, bazen de her şeyi bırakıp siktir olup gitmek ister gidersin.”

    fakat müzeyyen bu derin bir tutku - kitaptan;

    "müzeyyen, hikayenin finalindeki "çıt"ın nasıl bir şey olduğunu sormuştu...

    "çıt"ın nasıl bir şey olduğunu henüz bilmiyordum. içimden öyle geliyordu. başka bir son düşünemiyordum. böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, sadri alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. o ağladıkça ben de ağlardım. nedenimi bilmez ağlardım. ağladıkça sadri'ye kıl kapar gıcık olurdum. üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, sadri'nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine...

    "çıt, çıt işte," dedim. "yani elbise çıt çıt'ı değil. her şey iyi giderken konunun bir yerde boka sarması, kopması yani."
4723 entry daha
hesabın var mı? giriş yap