40 entry daha
  • haziranın güneşli günlerinden biriydi. uyanınca uzun zamandır hissetmediğim güneşin sıcaklığını almak için çayımı alıp balkona çıktım. güneşi şimdi hissediyordum. gözlerimi kapadım ve anın tadını çıkarmaya başladım. tabi bu güzel an hep böyle sürüp gidemezdi. insanların sesleri ve arabaların gürültüsü bozdu mutluluğumu. istemeden onlara kulak verdim izlemeye başladım. yüksek bir yere çıkıp sessizce koşturan kalabalıkları uzakları izlemenin zevkini bir kez tatmış olan her insan gibi ben de kışın ısınır mı tavanda su damlar mı diye düşünmeden en üst kattan bir ev tutmuştum.
    bir kız çocuğu küçük kardeşinin elinden tutmuş dondurma yerken kendilerince komik olan bir şeye gülerek gidiyorlardı. ne kadar mutlular şimdi onlar için hayatın anlamı güneşli günlerde dondurma yemek, hava kararana kadar dışarıda oynamaktır diye düşündüm. uzun zamandan beri hayatın anlamı düşüncesi beynimi kemiriyordu. neden buradaydım. bir amacım olmalıydı ama yoktu.
    sonra gözüm çocuklarıyla birlikte bir pastanenin önünde oturup tatlı yiyen adama takıldı. onlar da mutlu görünüyordu. ben neden mutsuzum?
    sonra düşündüm ki belki de hayatın anlamını geniş zamanlarda aradığım için mutsuzdum. hayatta geniş zaman mutlulukları yoktu. sadece anlık mutluluklar vardı. dondurma yemek, çocuklarınla gezmek gibi. hayatın anlamı anlardaydı. ya da belki de bu anlık mutluluklar geniş zaman mutsuzluklarımızı avutmak için bir yoldu belki de. bilmiyorum.
480 entry daha
hesabın var mı? giriş yap