7 entry daha
  • eski komşum.
    onu çizgili pijamaları ve bana ikram ettiği kahvelerle hatırlıyorum. su ısıtıcısını beklerken o küçücük evin içinde şiirden, tiyatrodan, edebiyattan konuşmaya başlayacağımızı ve en ilginç komşumu tanımış olacağımı bilmiyordum.

    enver gökçe'ye takıntısı vardı. "türkiye'de marksist şiirin tek temsilcisi" derdi.
    apartmana gelenler hoca nerede diye sorardı, hoca aşağı hoca yukarı, kim yahu bu hoca dedim baktım vecihi beymiş.
    koltuğumun altına dosyamı aldım, akşam sekiz.
    çaldım kapıyı, açtı çizgili pijamasıyla.

    "ben alt katta yaşıyorum, ben de bir şeyler yazıyorum, tiyatro oyunu yazmıştım size dosya getirdim, aynı saatlerde aynı binada ikimiz de yazı masamızın başındaymışız" dedim.

    paul auster seviyorum demiştim diye paul auster üzerinden söz oyunu üretip kafa bulmuştu rahmetli.
    "onun babası polyesteri bulmuş o yüzden çocuğun adı pol yester olmuş" derdi. espri yaparken hiç gülmezdi komşum. o ince mizahı göremezseniz aptal durumuna düşerdiniz. herhalde bakıp bakıp keyifleniyordu. apartmanda espri yaptığında kimse anlamazdı."salak gerçekten inandı mı acaba" diye düşünüyordu herhalde.
    yalnızca bu polyester muhabbeti değil daha neler neler.

    aramızda epeyce bir yaş farkı vardı fakat apartmanda çok eğleniyorduk. edebiyat dedikoduları yapıp onun bunun arkasından verip veriştiriyorduk. (genelde ben öfkeleniyordum, bu aptal saptal insanların kitaplarını neden basıyorlar diye içleniyordum, o da gırgıra vuruyordu)

    ilhan selçuk kitabı vardı. edebiyat ve eleştiri kitaplığı tarafından yayımlanmıştı. ben kendisine oyun dosyamı verince o da kitabını imzalayıp vermişti.
    komşum tatlı bir adamdı. çizgili pijama yüzünden tetristeki uzun çubuk gibisin ağbi demiştim onun gibi kıymetlisin, beklersin gelmez beklersin gelmez, gelince yan yatırırsın koca duvar kaybolur.

    duvar kayboldu.
    nur içinde yat vecihi ağbi...
hesabın var mı? giriş yap