8 entry daha
  • buhranlı dönemimde bir tanıdığımın bahsettiği portal oyunundaki mottom haline gelmiş söz.
    gerçekten insanlar konuşurken beyninizde sürekli ''the cake is a lie'' bakış açısı dönüyorsa, bunu başardığınızda hiç üzülmüyorsunuz. çünkü beklentiniz zaten pastanın gelmeyecek olması. gelmediğinde de şaşırtıcı olmuyor haliyle.
    bu manada ''yav bazı şeyler de gerçektir, bazı hisler gerçektir, insanların bazı vaatleri gerçektir bu kadar pesimist yaklaşma.'' diyebilirsiniz.
    bu dünyanın tam olarak hangi kısmında optimist olmalıyım?
    gözlerinin içine bakıp seni seviyorum diyen bir adam uyuduğunuz anda başkalarıyla mesajlaşmaya başlıyorsa mı? senin için yaptım denilen hiçbir şeyin bizim için yapılmıyor oluşuna mı? aşk kavramının sadece ''daha iyisini/güzelini/eğlencesini/bilgilisini bulamıyor olma'' kavramına indirgendiğine mi?

    kendi duygularımıza bile yalan söylerken, karşımızdan dürüstlük bekliyoruz.
    mucize gibi, vallahi mucize gibi.

    hayatım boyunca soğuk nevale olmakla suçlandım. suçlandım demek yanlış olur çünkü öyleyim. işime gelince sıcak oluyorum sadece. ama 23 yıl boyunca herkese minimal de olsa güvenmeye çalıştım.
    artık gerçekten zerre güvenim kalmadı. eskiden trip olsun diye bu cümleyi kurardım ama şu anda bütün kalbimle söylüyorum ki kendi ellerime ayaklarıma bile güvenmiyorum. güvenmeye de çabalamayacağım. çünkü güvenmek en büyük düşmandır. insanlar aldatıldıkları, kenara atıldıkları, aşağılandıkları ya da terk edildikleri için üzülmezler. güvendikleri insandan kazık yedikleri için üzülürler.

    eğer ''the cake is a lie'' mottosunu benimseyip karşınızdaki insanın ''senin için öl de öleyim'' diyişine bile inanmıyorsanız siz olmuşsunuz. aksi takdirde siki tuttunuz, hayatınız boyunca üzüleceksiniz demektir.
10 entry daha
hesabın var mı? giriş yap