37 entry daha
  • 1984 yılıydı.. filmin üzerinden şimdiki gibi neredeyse 30 sene geçmemişti.. film tazeydi, o zamanlar pkk da devreye girmemişti.. asala terörünün son zamanlarını yaşıyorduk... babamın görevi dolayısıyla pasadena'da bulunduğumuz zamanlardı..

    oraya gitmeden önce sanırım annem babam arkadaşlarınca uyarılmıştı film hakkında.. gazetelerden falan biliyorlardı türkiye'yi kötüleyen birşey olduğunu ama hem film yasaklandığı için konuyu bilmiyorlardı, hem de yurtdışına gidenler kendilerini bir çeşit kültür elçisi görüyor, kendi kendilerine bir ton tanıtım, ıvır zıvır görevi yükleniyorlardı...

    o zamanlar öyle şeyler vardı.. özal yeni seçilmişti.. ülke olarak dışa açılmak, kendimizi tanıtma derdindeydik... nedense arnavutluk'la sidik yarıştıran bir halimiz vardı... "onlar kapalı kalmışlar gelişmemişler" de "biz dışa açılarak gelişeceğiz" gibi bir düşünce.. role model olarak neden arnavutluk seçilmişti bilmem... neyse konuyu dağıtmayalım.. şimdi bile hatırlarım kültür bakanlığından alınmış broşürleri.. atatürk devrimleri, 23 nisan hakkında bir yığın kitapçık, broşür, bayrak, çıkartma, vs..

    ve ben 13 yaşındaydım... salaktım... filmi duymadığım gibi tek derdim istanbul'da bıraktığım ve beni ruhu duymayan platonik aşkımdan gelecek mektuplardı... evet o zamanlar e-mail vs. yoktu elbette...

    bir süre yanında pansiyoner olarak kaldığımız ev sahibimiz çeşitli milletten insan tanımış, oldukça kültürlü bir hanımdı.. evinde zaman zaman temalı toplantılar düzenlerdi.. mesala çin gecesi olduğu zaman çin asıllı arkadaşlarını da davet eder herkes çin yemekleri yapar getirir, çin müziği çalınır ve çin hakkında konuşmalar olurdu.. tabii kaçınılmaz olarak türk gecesi düzenlendi.. ve annem hayatında ilk defa yaprak sarma yapmak durumunda kalmıştı... ben ise yul olarak bu filmle ilk defa o gece yüz yüze geldim... 13 yaşında karşılaştığım politik soruları bir yana bırakın, sanırım ilk defa o zaman evden ne kadar uzakta olduğumuzu hissettim..

    daha sonra kiraladığımız daireye geçince ilk işlerimizden biri filmi kiralamak olmuştu, daha sonra yol, at ve duvar filmlerini de seyrettim benzer şekilde... midnigt express insanı özelikle o yaşta isyan ettiren bir filmdi... milletçe uğradığınız haksızlığa mı yanarsınız, tek kelime türkçe konuşmayan garip kılıklı adamların türk olarak yutturulmasına mı, olmadık yerlerde atatürk'e yapılan saygısızlıklara mı kararsız kalıyordunuz.. işin en tuhaf yanı suç olduğu bilinen bir eylemi gerçekleştirmiş adi bir suçlunun sütten çıkmış ak kaşık gibi sunulmasıydı...

    ey özgürlükler ülkesi... sanırım ertesi gün okulda taşıdığım dosyanın* üstüne türk bayraklarını ve atatürk çıkartmalarını yapıştırmıştım... ha iki hafta kadar sonra da bisikletle eve dönerken, okulda bolca bulunan bir kısım ermeni öğrencilerce ana avrat küfredilerek silahla tehdit edildim, ve ödüm bokuma karıştı o ayrı...

    şimdi geri dönüp baktığımda filmi hala objektif olarak değerlendiremediğimi görüyorum, sinema eğitimi almış biri olmadığım için, görüntü becerileri, senaryo kıvraklıkları bana herhangi birşey ifade etmiyor.. ben hala filmin konusuna ve bende bıraktığı izlere takılıyorum.. ben hala 13 yaşındayken ne düşündüysem onu düşünüyorum, bu film o zaman da haksız ve taraflıydı hala da öyle...

    belki bunun nedeni hem benim hem de yabancıların görüş bildirebilecekleri, konusu türkiye'de geçen topu topu iki film* olması yüzünden kaynaklanıyordur bilemem...

    hbb'nin yaptığını bence trt tekrar yapmalı ve bu film sansürsüz, olduğu gibi gösterilmeli devlet televizyonunda... herşeyden önce eğitici program olarak.. herşeyden önce unutmamak için...

    joan baez'den bir şarkı istedim şimdi.. prison triology çalsın lütfen...
271 entry daha
hesabın var mı? giriş yap