56 entry daha
  • otobiyografik bir roman olduğu bilindiği için yazarın hayatından yola çıkarak kitapta geçen köyün kayseri'nin karacafenk köyü, şehrin ise istanbul olduğu tahmin edilen latife tekin'in ilk romanıdır.

    latife tekin bir röportajında: "eğer bir kitap beni çarşı pazar dolaştıracaksa kitabı kapatırım, kendim giderim çarşı pazara. eğer kaf dağının ardındaki sihirli bülbül gibi sihirli bir şey değilse getirilen o zaman çok ilgilenmem kitapla." diyor. kitabın fantastikliği ya da herkesin dediği gibi büyülü gerçekçiliğinin kaynağı tam burası işte. büyülü gerçekçilik de ne güzel bir tanımlamadır ya.

    kitap tam bir "latife hanım olağanlığı." neden böyle yorumluyorum. fantastik roman seven biri değilim. son 1-2 aydır okumaya başladığım bir tür. uçan kaçan, cinli, perili, tulumbaların, kuşkuş otlarının konuştuğu, azrail ile hesapların yapıldığı romanlar bana göre değil. daha doğrusu geleneksel toplumlarda bunların hep korku ögesi olarak kullanılmasından mıdır nedir inceden bir korkum var. bu ögelerin kullanıldığı filmleri bile izlemişliğim yoktur. ancak latife tekin'in anlattıkları her ne kadar korkutucu ya da daha doğru tabirle gerçek dışı öğeleri barındırsa da "yok artık" diye kitabı elimden bırakmadım. bırakamadım. "olağanlığı" diye anlatmak istediğim bu aslında. bu ögeleri korku toplumu yaratmak için kullanmıyor. çok naif, sakin bir dille yazıyor. hatta çok belirli sistem eleştirileri yapmak için kullanıyor. dilini, hikayeler arası sıçramalarını ve bu sıçramaları asla insanı yoran bir şekilde yapmamasını, düz yazı konuşmalarını çok sevdim.

    ama en çok dirmit kızı sevdim. erkek kardeşi geneleve gittiğinde "ben neden erkeğe gidemiyorum?" diye soran dirmit kızı. sorgulayan, olaylara kuşkulu yaklaşan, akıllı deli, sessiz direnişçi dirmit kızı. ailesinin ona dayattığı hayatı reddedip, tüm yasaklamalarını alt eden, yazarak özgürleşmek isteyen dirmit kızı.
145 entry daha
hesabın var mı? giriş yap