131 entry daha
  • doğal gazın ülkemize girişinden evimizdeki ocak/kombimize ulaşana kadar olan hikayesini anlatacağım.

    öncelikle, ülkemizde irili ufaklı doğal gaz kuyuları olduğunu ve bunlardan çıkan gazın şebekeye basıldığını belirteyim. ancak her şeyde olduğu gibi ülkemizde gazın da kalitesi düşük. çünkü jeolojik olarak genç bir coğrafyada yaşıyoruz. ilkokulda, lisede coğrafya derslerinde bol bol duymuşuzdur bu kelimeyi.
    yerli kömürün ısıl değerinin düşük olması, petrol olmaması veya yine yeteri kalitede olmaması da aynı sebepten. ne kadar yıllanmış, o kadar kaliteli. şarap gibi. ama konumuz bu değil.

    yerli kuyuları saymazsak şu haritadan ülkemiz üzerinden geçen boru hatlarını görebilirsiniz. bunlar genel olarak ülkenin doğusundan girip batı sınırlarımızdan avrupaya ilettiğimiz boru hatları. bu hatlar üzerindeki gaz basıncı genellikle yüksek basınç olarak adlandırılan 35 - 75 bar arasında değişmektedir ve bu hatların tamamının sahibi botaş'tır.

    yukarıda gazın kalitesi diye bahsettim ama aslında ısıl değeri demek daha doğru olacaktır.
    ülkeye her noktadan giren gazın ısıl değeri birbirinden farklıdır. örn. rus gazı ortalama 9250 kcal/m3 ile ortalama bir ısıl değere sahipken, iran tarafından gelen gaz 9400 kcal/m3 civarında. tabi yılın belli dönemlerine göre değişiyor. gaz'a ödediğimiz fiyat m3 cinsinden olsaydı ülke olarak rusyadan kazık yiyor olurduk. neyse ki buna bizden önce bi çare bulunmuş, gaz kromotograf denen cihazı üretilmiş. bu cihaz örnekleme yöntemiyle 1 m3 gaz'ın yakılacağı zaman açığa çıkaracağı ısıl değeri, gazın içinde bulunan; metan, etan, propan, pentan, bütan ve ismi aklıma gelmeyen daha 5-6 faklı elementin oranını ölçerek hesaplıyor. biz de bu sayede satın aldığımız her bir metreküp gazın kaç kalori ettiğini hesaplayabiliyoruz. dolayısıyla satın aldığımız gazın hacmine değil de enerjisine ödeme yapmış oluyoruz.

    bu iş biraz karmaşık ama söz konusu milyar m3 hacim olunca çok hassas ölçümler yapmak gerekiyor.

    yine yukarıdaki haritadaki iletim hatları üzerinde çeşitli noktalarda kompresör istasyonları bulunmakta. bu istasyonlarda basıncı düşen gaz tekrar basınçlandırılmaktadır.

    bahsettiğim gibi ülkemizde ana iletim hattının sahibi botaş ancak şehirlerdeki iletim hatlarının işletme hakkı 30 veya 40 yıllığına; aksa, akmercan, zorlu, socar, engie, kolin inşaat gibi büyük holdinglerin elinde.

    bu şirketler, gazı iletmekle sorumlu olduğu her bir şehirdeki botaş ana iletim hattı üzerine bir bağlantı yapıyor ve oraya rms-a ismi verilen (sonra bu hede lerin içi boş olanları doldurucam) istasyonları kuruyor. bu istasyonlar botaş'ın belirlediği usul ve esaslara göre harfiyen kuruluyor. örnek itasyon kurulmazsa botaş o istasyona gaz vermeyebiliyor. bu istasyonların her biri en az 500.000 usd civarına mal oluyor. örnek verilecek olursa sanayisi tamamen sıfır olan bir ilimizde bile bu istasyonlardan 6-7 tane bulunabiliyor. bu istasyonlarda gaz filtreleniyor, basıncı düşürülüyor, kokulandırılıyor, miktarı ve kalorifik değeri ölçülerek şehre 15-22 bar arası bir basınçta iletiliyor.

    bu istasyonlara gaz genelde karışım olarak geldiğinden dolayı kalorifik değeri sürekli değişkenlik gösteriyor, dolayısıyla evlerde ödeyeceğimiz faturanın miktarını bu istasyonlardaki kromotograf cihazları belirliyor. bu cihazlara müdahale etmek gibi bir durum olmuyor aklınıza kötü şeyler gelmesin. devlet tarafından mühürleniyor.
    bu istasyonlar aynı zamanda gazı alan özel dağıtım şirketinin ve satan tedarikçinin teslim noktası olduğundan ölçüm, flow computer denen çok hassas cihazlarla yapılıyor.

    ek bilgi: tedarikçi günümüzde genelde botaş ama farklı firmalar da botaş hattı üzerinden botaş'a iletim payı ödeme koşuluyla gaz tedariği yapıp satış yapabiliyor. örneğin shell izmir limanına lng tankını yanaştırıp iletim hattına gaz basabiliyor ve bu gazı karstaki müşterisine satabiliyor. aynı elektrikte olduğu gibi.
    not: eğer siz de konutunuzda yıllık 75.000 m3 gaz kullanıyorsanız, istediğiniz tedarikçiden gaz alma hakkında sahipsiniz.

    15-22 bar arası basınçla şehir şebekesine basılan gaz mahalle aralarında veya parklarda gördüğünüz bölge regülatörü ismi verilen istasyonlara gelip burada basıncı 4 bar'a düşürülüyor.
    buraya kadar tüm şebeke çelik hat üzerine inşaa edilmiş idi. bu noktadan sonra polietilen borularla tüm mahallelere, tüm sokaklara taa ki evimizin kapısında bulunan servis kutusuna kadar iletiliyor. servis kutusunun içinde bulunan regülatör kullanım şekline göre 300 mbar veya 21 mbar'a kadar düşürüp (ocaklarda 21 mbar = 0,021 bar) evinize kadar gelmiş oluyor.
    dip not: evlerdeki doğalgaz patlamalarının sebebi 0,021 bar iken, 35-70 bar arasında çalışan şebekenin tehlike boyutunu tahmin edersiniz.

    tüm bu süreçte konut müşterisinin kullanacağı gazın birim fiyatını gaz şirketi değil epdk belirliyor. kullandığımız gazı hacimle değil enerji olarak alıyoruz. faturayı incelerseniz firmanızın o ay teslim aldığı ve size sattığı gazın üst ısıl miktarını görebilirsiniz.

    botaş, gazı dolar ile alıp tl ile satıyor. dolar yükseldikçe zarar ediyor (onlara koymuyor o ayrı) botaş zarar edince ülke zarar ediyor. ülkemizin kaynaklarının büyük çoğunluğu enerjiye harcanıyor.

    botaş bu yüzden özelleştirilemiyor, daha doğrusu kimse almıyor. alacak adamda afedersiniz göt ister.

    doğalgaz dağıtım şirketleri tl ile alıp tl ile satıyor. bu yüzden bölgesel yatırımlar hızla devam edebiliyor.
88 entry daha
hesabın var mı? giriş yap