13 entry daha
  • mustafa kemal'in samsun'a vahdettin'in onayıyla gittiği doğrudur. tersi düşünülemez zaten o yetkilerle. mustafa kemal istanbul'a geldiği 30 kasım 1918'den mayıs'a kadar orada birşeyler yapmanın, harbiye nazırı olmanın yollarını aramıştır. daha önceki almanya seyahatinde vahdettin'le aralarında oluşan samimiyete de güvenmektedir, tahta çıkınca sevinmiştir.

    ancak bu girişimlerinin pek sonuç vermediğini görüyoruz, çok büyük zorluklarla birkaç randevu alabilmiş, anlattıklarına anlamlı bir tepki alamamış, en sonunda bu adamla bu iş olmayacak noktasına gelmiştir.

    karadeniz'deki pontus sorunu için önlem almak gerekmiş, o sırada cephede olmayan eldeki komutanlar içinde en iyi adayın mustafa kemal olduğuna genelkurmay karar vermiştir. sanırım harbiye nazırı cemal paşa (emin olamadım bu isimden) m.kemal'in yakın arkadaşıdır, bu görevin gereğinden çok daha büyük yetkilere sahip olmasını sağlamıştır, hem görev hem de kontrol ettiği arazi olarak.

    ingilizler'in de işine gelmiştir ortalığı bulandıran bu adamın uzaklaşması.

    ayrılmadan önceki son görüşmelerinde vahdettin m.kemal'e memleketi kurtarabileceği mealinde bir şeyler söyler, m.kemal de şaşırır, anlam veremez.

    ancak, milli mücadelenin başlamasından sonra yaptıkları ortadadır. sadece ve sadece tahtını korumak memleketi feda etmekte sakınca görmemiştir. onun yönetimindeki osmanlı ankara'ya karşı isyan çıkarmış, hilafet ordusu kurmuş, m.kemal ve arkadaşlarını idama mahkum etmiş, yunan askerleri halifenin askerleridir diye uçaklardan bildiri dağıtmıştır.

    hiçbirşey yapamazdı, eli kolu bağlıydı argümanının antitezi ise bizzat m.kemal ve arkadaşları, ist.'daki itilaf devletlerinin depolarından silah çalıp ankara'ya göndereni, askeri, kadını çoluğu çocuğuyla türk halkıdır.

    bir padişahın yapabilecek çok şeyi olduğu barizdir, ama vahdettin, aslında ankara'nın kendi sonu olduğunu görmüş ve yabancılara esir olmayı tercih etmiştir. tabii burada vahdettin'i çok suçlayamayız, vatan ulus gibi kavramlarla hiç ilgisi olmayan, ülke deyince kendi arazilerini anlayan bir hanedanın (tüm hanedanlar gibi) mensubudur kendisi. bir ailenin ülkeyi yönetmesi tam da bu yüzden çok kötüdür, ve ulusal egemenlik bu yüzden çok önemlidir.

    milli mücadele, düşmana olduğu kadar, bizi yüzyıllarca yöneten bir aileye, osmanoğulları'na karşı da verilmiştir. bu, mirasın reddedildiği anlamına gelmez, elbette ki hala osmanlı'nın devamıyız, olacağız da. ancak bu, kurtuluş savaşı'nı aslında ne için verdiğimizi unutturmamalı.

    cumhuriyet, osmanlı'ya karşı kurulmuştur, ilk yıllarında geçmişi reddetme eğilimi varsa eğer, çok doğaldır, onunla savaşarak bu noktaya gelinmiştir, eski rejimi özleyen çoktur, her ulus devlet ilk kurulduğunda böyle bir refleks gösterir vs.

    ki m.kemal, o koşullarda bile hanedanın yurtdışına çıkmasına izin vermiştir. idam etmek yerine çok istisnai olarak böyle yapmasının nedeni kanımca, gereksiz bir kin duygusu yaratmamak, kendisiyle barışık bir tarih anlayışı yaratmaktır.

    konuyu da dağıttım mı ne, özetle vahdettin bu işte karşı taraftadır, hain demek bile anlamsız olabilir yani..
136 entry daha
hesabın var mı? giriş yap