• "aşkla bir olmak", "tigris & kelimelerin kıyameti" isimli deneme kitaplarının yazarı, inönü üniversitesi müzik öğretmenliği bölümü mezunu, kayıp zamanın birinde hayatıma dokunmuş adamdır.

    arkasını dönmüş gitmeye debelenen çocukluğunu yakasından tutmuş gitme diye bağıran, varoluş sancılarıyla boğuşmaktan kan ter içinde kalmış, kalbindeki anlamsız ağırlıkla yaşama tutunmaya çalışan kaybolmuş bir ben vardı bir zamanlar. şimdi geriye dönüp baktığımda pek de birşey değişmemiş esasında geçeceğine dair inancımdan başka...

    işte böyle karanlık zamanların birinde, bundan tam tamına 10 yıl kadar önce; ben findikzade, 18 yaşımın bilinmezliğinde savrulurken bana iyi gelen bir şey olduğunu farkettim... müzik... kalbimdeki ağırlık daha da büyüyordu aslında dinlediğim müziklerle birlikte ama daha da ağırlaşan, tüm vücuduma yayılan bu anlamsız acı; büyüdükçe daha katlanılabilir oluyordu tüm tuhaflığıyla...

    yapayalnızdım... hiç kimsem yoktu... salak bir ev arkadaşıyla yaşıyordum ve hayata dair konuşabileceğimiz tek şey çamaşır makinasının üzerinde bıraktığı makyaj malzemelerini kaldırması gerektiğine ilişkindi.

    akşam dinlemeye başlayıp sabaha kadar dinlediğim şarkılarım, defalarca okuduğum kitaplarım vardı... hukuk fakültesi bittiğinde, tüm adaletsizliği tek elimle kaldırıp atabilecek kadar güçlü olacağıma dair umutlarım... mor karbasi 'nin la galana i la mar'ını dinliyordum döne dolaşa... gitarın tınısı kalbimin derinliklerine inip sıkıştırıyordu olanca sadistliğiyle... ve ben, bana gitar çalmanın iyi gelebileceğine inanıyordum...

    gitar hocam, hayatımda tanıdığım en gıcık adamdı. ama hayatım boyunca sohbet etmekten keyif aldığım, yanındayken kaçmak için bahaneler üretmediğim nadir insanlardandı.

    6 ay devam ettiğim kurs süresince bizi birilerine emanet edip durdu. ben de her derste ısrarla başımızda kalması için çemkirip durdum... hoşuma gidiyordu yerinde duramayıp, bahaneler üretip gitmesi aslında... kendime benzetiyordum. bulduğum her ortama girip "burası bana göre değilmiş" deyip çıkıverdim çünkü hayatım boyunca...

    ana enstrümanı piyanoydu, gitarla ilgili ilk öğrendiğim şeyleri bana o öğretti. nereye gideceğimi bilemediğim zamanlarda, kaybolduğum zamanlarda ayaklarım beni hep o kursa götürdü 6 ay boyunca... çaycı bir çocuk vardı, çok güzel gitar çalardı, keşke burada bir işim olsaydı, çay yapsaydım, şu camın kenarındaki sedirde uyusaydım diye düşünürdüm. oraya ait hissederdim, hiç bir yere ait olamadığım, kaybolduğum o zamanlarda. sanırım benimle birlikte bir çok büyüme sancısı çeken çocuğa da durak oldu...

    hayatımdan çıktığına üzüldüğüm nadir insanlardan... ara ara aklıma gelip "keşke kapımızı çalsa, bi çay koysak, otursak, konuşsak sabaha dek" diyerek hayıflandığım insanlardan...

    bir çok öğrenciyi konservatuara hazırladı ve bir çok öğrenci girdiği sınavı o'nun o sıkılmış emeğiyle kazandı... kafasındaki kelimeleri, kafasındaki o karmaşayı kitaba dökmüş şimdi... kitap yurdunda tesadüfen rastlayınca yazamadan edemedim... umarım mutludur, sıkılıp kaçmak istemediği bir yerlerde...
hesabın var mı? giriş yap