23 entry daha
  • bir zamanlar benim de ticari anlamda deneyimlediğim acı gerçeklerden biri.

    bir zamanlar yıllık ortalama 130.000 usd ciro yapmakta olduğum iş yerimde artık siftah yapamadan akşam oluyordu. bu arada, bilgisayar donanım üzerine 10 yıllık bir serüvendi benimki. hani şu kimsenin bir türlü ısınamadığı bilgisayarcılardan biriydim ben.

    ilk yıllarımda bir rockstar edasıyla bilumum bilgisayar işlerini yapıyordum bir çok insanın ve bazı kurumların. bilgisayarın altın çağıydı. müşteri velinimetimdi her zaman. geldikleri zaman mutlaka çayımı içer, hâl hatır da sorarlardı. ufak tefek işler için para istemezdim, sağ olsunlar yine de bir çay parası da olsa bırakırlardı. fakat şimdi düşünüyorum da tam da bu yüzden iflas etmişim ben. şimdilerde kendi kendime diyorum ki, "ulan hıyar, hâl hatır yeri mi senin dükkanın, sana ne milletten, işini yapsaydın ya." ben o zamanlar çok toymuşum meğer. aslında yapmam gereken profesyonelleşmek iken ben daha amatör davranmışım. neyse.

    sene oldu 2015, ticarette 10. yılımdı. parasızlık iyice belimi bükmeye başlamıştı. vergi, kira, bağkur, faturalar vs. vs. biriktikçe birikiyor ve dev bir borç yığını haline gelmişti çoktan. işlerim eskisinden çok daha kötüydü. bir kaç şirkete de dolar bazında borcum vardı ve bu hiç iyi değildi. iyi olan tek şey ise vicdanım rahattı. yıllarca müşterilerime ödedikleri paranın karşılığını fazlasıyla verdim. bazıları öyle düşünmese de.

    sonunda pes etmeyi kabullendim. bundan sonra benim için önemli olan, dengeli bir şekilde iflas etmekti. iş aramaya başladım. şartları çok iyi olmasa da bir iş buldum. elimde kalan tüm malzemeleri, borcum olan firmalardan biri almayı kabul etti, sağ olsunlar. elimde kalan raf ünitesi gibi dükkan demirbaşlarını dahi hurdacıya sattım. çünkü iflasımı akışına bırakamazdım.

    dükkanı kapattım. o kadar çok utandım ki çevremden, insanlarla karşılaşmamak için elimden geleni yapıyordum. bir zamanlar patron olup ta işçi olmak çok zor bir duygu. yaşayan bilir. duygusal davranmanın ne yeri ne de zamanıydı fakat sanki herkes beni konuşuyormuş gibi paranoyak olmuştum. neyse ki çevremden birilerine borcum yoktu. kalan bütün borçlarımı da taksit taksit de olsa, ödedim. iş yerimden kalan borçların bağkur hariç hepsi bitti.

    bugün itibari ile tam 3 yıl 5 ay olmuş iflas edeli. bu sefer de işçiyken iflas ettim aslında. kredi borçları, kredi kartları derken hala yetiremiyorum maaşımı. demem o ki devlete olan borçlanma dışında pek bir farkını göremedim işçi olmanın. en azından bağkur prim borcum yok diye kendimi tatmin ediyorum.*

    dipnot: iş yeri sahibi olmak ciddi sorumlulukları olan bir olgu. evet. fakat başarısız olmanız durumunda, sorumluluklarını yerine getir(e)meyen bir loser olduğunuz hissine kapılmayın. buna tecrübe etmek denir. asıl, sizin gibi ticari deneyimi olmadan ahkâm kesen loser'lara kulak asmayın. kimi zaman cebinizde bir tomar paranız olur, kimi zaman üç kuruşa talim edersiniz. hayat böyle. eğer iflas edeceksiniz, bir an önce aksiyon alın ve iflasınızı iyi ayarlayın. dengeli bir şekilde iflas edin. iflası akışına bırakmayın.

    peşin edit: bu da böyle bir anımdır.
27 entry daha
hesabın var mı? giriş yap